ultrAslan'ı zorlayan bir önemli sorun da, grubu, insanların zihninde kavrayış biçimleri arasındaki farklılıklardı. Bu farklılıklar, katılım sorununu önemli bir problem haline getiriyordu. Bir taraftar hareketi içinde olmaya alışmamış birçok insan için sadece maç seyretmekle yetinmek varken, şimdi maçlar dışında da "Galatasaray için çalışmak" zor geliyordu. Oysa ki, özellikle genç kuşakların varsayılan enerjisini gündelik çalışmalarda göstermeleri halinde, ultrAslan'ın dev adımlar atacağı muhakkaktı. Ancak faaliyetlerin çoğu hala orta kuşak "Dinozor" Galatasaraylıların sırtına bindirilmişti. Bazı çalışma grupları düzenli olarak toplanmaya devam ederken, bazılarının henüz düzenli bir çalışma disiplinine geçmiş olmaması o alanlarda eksiklik yaratıyordu. Bunda elbette haklı nedenler yok değildi. Merkezin kurulması, yerin kiralanması, döşenmesi vs. gibi ciddi işlerle uğraşıldı. ultrAslan'ın kuruluşuyla ortaya çıkan zinde ve enerjik beklentileri, pörsümeden, heyecan geçmeden bir modelin içine oturtmak ve çalışma gruplarını aktif biçimde harekete geçirmek gerekirdi. ultrAslan'ın camiayla ilişkilerini düzenlemesi de aslında önemli bir problemdi ve bugün ortaya çıkmasa da ilerde muhakkak bir şekilde gündeme gelecekti. Çünkü Galatasaray camiasının yapısını içine kapalı, muhafazakar ve çoklukla "Tribünün sesine" sağır bir insanlar topluluğu oluşturuyordu. Yıllardan beri de bu böyleydi. Ancak ultrAslan'ı belki de bu konuda gerçekten tarihi bir rol üstlenmesine neden olacak bir gelecek bekliyor olabilirdi. Öncelikle, ultrAslan üyeleri arasında sayısı azımsanmayacak kadar (ilk kuruluşta 100'ü geçiyorduGalatasaray Spor Kulübü üyesi ve Galatasaray Liseli vardı. Bu, geleneksel yönetim/camia ve taraftar kopukluğunun artık ortadan kaldırılması konusundaki beklentilerin gerçekleşmesi için iyi bir şans olabilirdi. Ama yine de ultrAslan'ın içinde bu konuda farklı düşünceler vardı. Henüz yeterince tartışılmadığı için net bir tavır alınamıyordu. Kimi arkadaşlarımız bu konudaki tarihi kopukluğun üzerine sert bir şekilde gidilmesini isterken, kimisi de sonuçta bir camianın bir parçası olarak ultrAslan'ın da zaman içinde, bu sorunun yumuşak bir geçiş sürecinde ele alınmasını istiyordu. Sorunda herkes hemfikirdi ama yöntemler konusunda farklı düşünceler vardı. O günlerde ultrAslan'daki büyük gücü fark edenlerin kafasındaki soru şuydu : "ultrAslan ilerde tıpkı diğer rakip kulüplerde olduğu gibi kongrelerde etkili bir grup/hizip vs. olabilir miydi?" Daha doğrusu olacak mı? Niyetleri var mı? Çünkü sonuçta "Tribün gücünü elinde tutan bir yapı, gelecekte o gücü kongrelere de aktarabilir" diye düşünüyordu insanlar.