CafeBlog
Bana onları neden öldürdüğümü sordular. Her birini ayrı bir suçtan sebep, katletmiştim. Birbirlerini tanımazlardı; tek ortak yönleri, benimle, herhangi bir şekilde tanışmış olmalarıydı. Kimi 15 sene evvel bir ilkokul çocuğunun saçlarını okşamanın cezasını çekiyordu, kimiyse henüz dün, bir belediye otobüsünde, bana yardımcı olmak amacıyla ışık düğmesine basmanın sonucuna katlanıyordu. Tüm bu sıradan davranışları suç olarak nitelendirmem, tıpkı onları öldürmem gibi, elimde olmayan eylemler silsilesinin bir parçası. Ancak o kadar da masum sayılmam. Birçoğunu da, gerçekten kanıma dokunan nedenlerden ötürü kendi isteğimle yok ettim. Üstelik adlarını, cisimlerini bile bilmediklerim oldu aralarında. Buna rağmen, adsız ve cisimsiz olmalarına rağmen, içimde belli belirsiz bir yer etmişlerdi. Zaten içimde yer etmemiş hiçbir maktüle kurbanım gözüyle bakmıyorum. Onlar olsa olsa, kim vurduya giden garibanlardır, ki bu yazıyı yazma derdimin ağırlık merkezinde değiller. Bugüne dek kaç cinayet işlediğimin hesabını tutmadım fakat tahminlerinizin çok daha ötesinde.
LİSTE UZUN... Elbette eski sevgililerim, en kanlı katliamlarıma kurban gittiler. Çünkü bana göre, ayrıldıktan sonra arkadaş kalabilenler aslında hiçbir zaman sevgili olmamıştır. Sonra eski okul arkadaşlarım, tatilde tanıştıklarım, akbil doldurduğum gişe görevlileri, hep bir ağızdan slogan attığımız stadyum fanatikleri, otobüste yer verdiğim yaşlı amca, "Çayıma bir şeker daha alabilir miyim?" diye sorduğum kafe çalışanları, henüz ölüp ölmediğini tam kestiremediğim tonlarca uzak akraba ve daha kimler kimler.. Ölümün en gerçek anlamı, o kişiyi bir daha görmeyecek olmaktır. www.tekmetokat.blogspot.com