Böbrek ve idrar yolları taş hastalığı, tedavi edilmiş olsa bile tekrar edebilir. Bu nedenle idrar yollarında taş olan hastaların tedavi sonrasında da dikkati elden bırakmamaları gerekiyor.
Günümüzde artık başarılı bir şekilde taşların vücuttan uzaklaştırılmaları kadar yeni taşların oluşumunun engellenmesi de çok büyük önem taşıyor. Böbrek ve idrar yollarında bulunan taşların büyümesini veya yeniden taş oluşmasını engelleyecek en etkili ve gerekli birinci önlem, gün içerisinde en az 2.5 litre su içilmesidir. Bu yolla idrar ile taş oluşturabilecek risk faktörleri ortadan kaldırılabilir. Bu maddeler bir araya gelip çökme imkanı bulamayacak ve taş oluşumu engellenecektir. Bazı yiyecek ve içeceklerin, içeriklerinde yer alan maddeler nedeniyle taş oluşum riskini artırdıkları araştırmalar tarafından da kanıtlandı.
Araştırma şart Uygun kiloda kalma ve yeteri kadar yapılan fizik egzersizleri de belirlenen risk faktörlerinden uzaklaşma için etkili önlemler arasında yer almaktadır. Taş hastalığından muzdarip bireylerin, özellikle de ailesinde bir veya birden fazla kişide taş hastalığı bulunanların, genetik açıdan da detaylı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu yolla hastalığa olabilecek yatkınlık ile, gelecekte oluşabilecek yeni taş oluşum riskinin belirlenmesi de mutlaka ele alınması gereken bir konudur. Taş hastalığının erken teşhis, etkili, en az zarar veren yöntemlerle tedavi ve çok yakın takip gerektiren bir problem olduğu da unutulmamalıdır. Ancak bu şekilde gelecekte oluşabilecek yeni taşları engellemek mümkün olabilir. Taş hastalığının, yapılan bir açık ameliyat ile ortadan kalktığı zannedilir. Oysa bu hastalık gereken önlemler alınmadığı için sık sık tekrar edip geriye dönüşümü olmayan yapısal, işlevsel problemlere yol açabiliyor. Bugün bu rahatsızlık, deneyimli bir merkez tarafından ele alınması gereken, birden fazla inceleme ile hastaya çok az zarar veren etkili tedavinin yanı sıra detaylı bir araştırmanın mutlak gerekli olduğu bir problem durumuna gelmiştir. Böbrek ve idrar yollarında taşların oluşumuna yol açan faktörlerden bir tanesi de tüketilen yiyecek ve içeceklerin içeriğidir. Yapılan klinik ve deneysel çalışmalarda; birtakım yiyecek ve içeceklerin, içerisinde yoğun bir şekilde yer alan taş yapıcı maddeler nedeniyle taş oluşumuna yol açtığı ve bu mekanizmayı hızlandırdığı gösterilmiştir. Bu yiyeceklerin alınması ve bağırsaklarda sindirilmeleri sonucu açığa çıkan bazı taş oluşturabilen yapı taşları bağırsaklardan emilir. İdrar yolu ile atılımları ise taş oluşumunu tetikler.
Tehlikeli besinler Protein (kırmızı et, süt ve süt ürünleri), ıspanak, tuz, şekerli ve unlu mamüller, sakatat ürünleri, çikolata, koyu çay, kahve, kola, bira ve soda. Kişilerin beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesi bu açıdan büyük önem taşır. Hastanın bir diyet uzmanı tarafından detaylı olarak değerlendirilmesi ve gereken beslenme alışkanlığı düzenlemesinin yapılması gerekir.
Genetik incelemenin rolü Taş hastalığının tedavisinde mevcut taşların değişik yöntemler ile vücuttan uzaklaştırılması tedavinin sadece bir bölümünü oluşturuyor. Günümüzde asıl hedef; yeniden taş oluşum riskini minimum düzeye indirebilmek amacıyla önlem alınmasıdır. İşte bu noktada yapılacak bazı genetik araştırmalar ile mevcut veriler ışığında hangi hastaların bu hastalığa yatkın olduğunu belirleyebilmek mümkün olacaktır. Özellikle ailesinin birçok ferdinde taş hastalığı bulunan çocukların bu açıdan detaylı olarak incelenmesi büyük önem taşımaktadır. Merkezlerde yer alan genetik uzmanları ile üroloji uzmanlarının birlikte yapacakları değerlendirmeler ve hastalardan elde edilen verilerin gruplandırılması ile hastalarda bazı genetik faktörler inceleniyor. Bu faktörlerin pozitifliği ışığında, hastalar gelecekte taş oluşumunu sınırlandırabilecek tedavi programlarına alınabiliyor. Detaylı bir diyet uzmanı değerlendirmesi ve genetik taramalar ile gelecekte taş hastalığının oluşumunu minimum düzeylere indirebilmek mümkün olabilecektir. Bu da bu konuda deneyimli uzmanların yer aldığı merkezlerde mümkün olabiliyor.