Yazarlar hakkındaki en kötü yorumlar
İnsanın kendisi hakkında olumsuz eleştiriyi karşılaması kolay bir durum değildir. Ancak bir şekilde kamuoyuna mal olmuş kişiler, buna alışmak zorundalar. Her gün yüzbinlerce kişiye, yazıları aracılığıyla ulaşan köşe yazarlarının da böyle bir durumu var. Herkes herkesi sevmek zorunda değil, bunu anlarım. Ama isminiz biliniyorsa, bir de üstüne "ekşi sözlük" gibi hakkınızda okuyabileceğiniz en kötü yorumların yazıldığı bir sitede yer alıyorsanız, işiniz zor. Son zamanlarda köşe yazarları birbirine sataşıyor. Basın kendi içinde birbiriyle uğraşırken, dışardan yazarlara neler söyleniyor. Ekşi Sözlük'e girdim, Türk basınının popüler bazı isimleri hakkındaki ekşi! yorumları okudum. Yazılanların yüzde 90'ı kötü yani 'ekşi', küçük bir oranda iyi yorumlar yer alıyor. Köşemde yer vermem bu yazılanlara katıldığım anlamına gelmez. Ekşi Sözlük'ün, internetin özgürlüğüne güvenerek gereğinden fazla "ekşi", kırıcı ve her ne kadar espri diye yaklaşsa da, kişiliğe saygısızca davrandığını düşünüyorum. Yazarların emekleriyle, görüntüleriyle utanmadan nasıl böyle dalga geçebiliyorlar? Espri diye "ha ha" gülemiyorum. İşte üzülerek seçtiklerim: Ahmet Hakan Coşkun: Nişantaşı'nda oturan, arada sırada Barbour montu ve Eastpack sırt çantası ile etrafta görülen, 1.68 boylarındaki alternatif haber insanı. Hıncal Uluç: Dünya üzerindeki her konu hakkında köşesinde yazı yazacak kadar kendisini bilgili, insanların yüzde 50'sine sataşan, kankalarına dahi rahat durmayıp dil uzatan, nöbetçi polis müfettişi. Fatih Altaylı: Delikanlılığın kitabını yazma havalarında olup, gayet lümpen, gayet yanar döner takılan şahane bir mediaşördür kendileri. Cengiz Semercioğlu: Sadece TV yazıları yazdığı için, TV'de gördüğü her konuda ahkam kesme hakkı olduğunu sanan biri. Mehmet Barlas: Gerçekten çok okuyup çok bilen insan, ama bilgileri mantıklı bir diziye sokup kullanamıyor. Can Dündar: Belgesel çekesi geldiği zaman kütüphaneye giden adam. Artık bayıltan 'anlatan adam' formatı. Ertuğrul Özkök: En içli ve en duygusal pazar yazısı yazma yarışına girmiş olan genel yayın yönetmeni. Yılmaz Özdil: Stiliyle, içi boş yazılarıyla yeni nesil Rauf Tamer, vakit kaybı. Rauf Tamer: Artık yazmasa, dedirten adamdır kendisi. Ukaladır, yüksekten bakar insanlara. Emin Çölaşan: Çok iyi laf sokan ve başları belaya sokan gazeteci yazar, size kafasını takmasını isteyebileceğiniz en son iki kişiden biri. Yavuz Donat: Yazdıklarının yüzde doksanı Demirel ile alakalıdır. Yıllardır bütün siyasetçileri bir şekilde tanımış adam; gerçi Demirel'i karısından iyi tanır, ona şüphe yok. Fehmi Koru: Zamanın Kuvay-ı Medya dergisi tarafından sahte Harvard diplomalı olduğu iddia edilen, iktidarlarla olan yakın ilişkileri ile hatırladığımız, kocaman bir kafası olan yazar. Haşmet Babaoğlu: Kendisini entellektüel seviyesi yüksek, rafine zevklere sahip, üstün bir edebiyat beğenisi olduğunu zanneden gazeteciden bozma