Sıradan konuşma
Dün yayınlanan "Türksüz Atatürkçülük" başlıklı yazımıza bugün devam edeceğimizi belirtmiştik. Ancak, AKP Kongresi'nde Başbakan'ın yaptığı konuşmayı dinleyince, o yazımızı önümüzdeki günlere bıraktık! Partisinin 2'inci olağan kongresinde "Önce Türkiye diyenlerin partisiyiz" diye sözlerine başlayap Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a şaşırmamak mümkün değil! Avrupa Birliği ile Amerika'dan, Dünya Bankası ve IMF'den gelen istekler "Önce Türkiye" diyenlerin vicdanı ile örtüşüyorsa tebrik ederiz! "Önce Türkiye" demek, eğer AB'nin dayatmalarına ve baskılarına boyun eğmek ve istenen her şeyi yapmak ise, bildikleri gibi hareket etmeye devam etsinler! "Önce Türkiye" diyebilmek, IMF'nin sömürü düzenine, AB'nin bölücü ve yıkıcı dayatmalarına, Amerika'nın da stratejik ortaklığa hiç yakışmayan tutumlarına karşı gelmekten geçmez mi? Demek, bazılarının "Önce Türkiye" demesi, milletin anladığından çok farklı!
Yolsuzluk hiç duyulmamış Başbakan "Bizden önce, gün geçmiyordu ki, yoksuzluklarla ilgili bir haber almayalım. Şimdi soruyorum, 4 yıl geçti, bir şey duydunuz mu?" derken kulaklarımıza inanamadık. Kendi ve ailesine ait şirket ilişkilerinden, İstanbul'da Boğaz manzaralı villalara, bazı bakanların çocuklarının ticaret ve iş ilişkilerine, AKP'li birçok belediyedeki "Ali Dido düzeni" ihale ve kumpaslara rağmen, bu kadar iddialı konuşabilmek de maharet ister doğrusu! Buna rağmen dünkü AKP Kongresi'nde Recep Tayyip Erdoğan "Zengin ile fakir arasındaki yolsuzluk makası da kapanıyor" deyip iktidarın başarısını da anlatıyor. İnanılmaz bir şey! 15-20 gün önce Başbakanlığa bağlı resmi kuruluşun tespitleri yayınlanmış ve Türkiye'deki zengin-fakir uçurumunun son zamanlarda dehşet boyutlara ulaşıp süratlendiği belirtilmişti. Nüfusumuzun yüzde 20-30 arasının bu makasa girdiği ve yoksulluk ile açlık sarmalına düştüğü vurgulanmıştı! Doğrusu Tayyip Erdoğan zengin ile fakir arasındaki makasın kapandığını neye ve kime dayanarak söyledi? Açıklar da öğreniriz!
Düşman yok sanıyorlar AKP Kongresi'nde konuşan Başbakan'ın 301'inci madde tartışmasını anlatırken "Avrupalılar, Polonyalıyı, İspanyol'u İngiliz'i korur ve kollar" diyerek kanun maddeleri çıkarıyorlar. Bizdeki de böyle Türklük belirtiliyor. Ama, isterlerse onu da görüşürüz" demesi de veciz sözleri arasına girdi. Açıkçası böyle bir Türklük tarifi hiç görülmedi. Neticede "Artık düşman üreten değil, dost üreten Türkiye var" diyen Erdoğan'ın şu dost ülkeleri saymasını da rice ediyoruz. Onca davetine rağmen Türkiye'ye bir iade-i ziyaret yapamayan Yunanistan mı? Şu bölünmüş Türkiye haritalarını da, uzaydan gelenler mi yapıyor? Bu gerçekler kadar açık ve acı olmasına rağmen Başbakan Erdoğan'ın AKP Kongresi'nde dün yaptığı konuşmayı çok iyi anlıyoruz. Polemiğin olduğu, heyecansız ve vazife gereği bir konuşma.