Şehir hayatının getirdiği fiziksel ve psikolojik sıkıntıları artık sıradan sayan insanlar, kapalı işyeri ortamında ortaya çıkan hastalıklardan yana dertli.
Rekabetçi, zor ve yoğun çalışmaya dayalı iş yaşamı, günümüz şehirli insanına iki temel noktada ciddi yük ve sorunlar getiriyor. Birincisi; organik, fiziksel sorunlar (mide ve bağırsak sorunları, alerjik hastalıklar, sır ağrısı, bel tutulması, aşırı yemek vs.), ikincisi de, psikolojik (panik atak, depresyon, uykusuzluk, alınganlık, saldırganlık, kronik yorgunluk gibi strese bağlı hastalıklar) sorunlar. Bunların dışında kapalı ortamlarda birçok insanla birlikte yan yana yaşamanın sebep olduğu (tüberküloz, hepatit, grip, zatürre, klimadan kaynaklanan legionella pnömonisi) hastalıklar da, uygarlığı yaratarak her geçen gün refah düzeyini yükselten insanların baş belası olabiliyor.
TÜKENMİŞLİK... Stres, olaylara verdiğimiz tepkidir. Yaşamın kaçınılmaz bir olgusudur. İş hayatında becerisini kullanarak başarısının getireceği memnuniyet ve statüyle daha pozitif bir hayata ulaşmayı hayal eden insanlar; günümüz koşullarında daha çok hız ve daha çok kaliteyi hedefleyen zorlayıcı etkenler altında adeta eziliyor. Bunun yanı sıra stresi, 'tükenmişliği' yaşıyor. Tükenmişliğin en temel belirtisi kronik yorgunluktur. Öfkeli, tedirgin, şüpheci, alıngan ve sürekli yorgun bir ruh hali, beraberinde kişide sürekli baş ağrılarına, sindirim ve bağırsak bozukluklarına davetiye çıkarıyor. Başa çıkılabildiğimizde hayatımızı olumlu yönde etkileyebilecek özelliklere sahip olan stres, üstesinden gelinemezse hayatımızı zindana çevirebiliyor. Gündelik hayatta ve çalışma yaşamında stres, insana zorlanma ve yüklenme getiriyor. Aynı zamanda hayatımızın ayrılmaz bir parçası da olan stresin ortadan kaldırılması söz konusu değil. Doğru olan, stresin iyi yönlendirilmesi ve üstesinden gelinmesi. Ancak o zaman stresin yararlı halinden söz edebiliriz.
BİRİNCİL GÖREV Stres, iş yaşamında çalışanlar açısından olduğu kadar, yöneticiler açısından da önemlidir. Yani kişisel ve örgütsel sonuçları da vardır. Çünkü araştırmalar; çalışanların sağlığının sonuç olarak işyeri performansı da birebir etkilediğini gösteriyor. Kişilerin yaşadığı hastalıklar ve stres, çalışma hayatını olumsuz etkilediği gibi, işten ayrılmalara da neden oluyor. Çalışanların herhangi birinde görülen stres, hiç kuşkusuz diğer çalışanları da olumsuz etkiliyor. Fiziki mekan ve çevre şartları, yoğun iş yükü, zaman yetersizliği, iş güvenliği, işyerlerindeki belli başlı kronik stres kaynakları arasında sayılıyor. Bu faktörlerin tamamıyla ortadan kaldırılması mümkün olamasa da, en aza indirmeye çalışmak işveren veya yöneticinin görevi. Toplumsal bir ruhsal rahatsızlık olan depresyona iş ortamlarında daha sık rastlanıyor. Yeteneklerini bir türlü kullanamadığını düşünenler, kendilerini iş ortamında yoğun baskı altında hissediyor. Sürekli aynı şeyleri yapmaktan bıkanlar, işyerinde kendisini değersiz hissedenler vb. için depresyon kaçınılmaz son oluyor.
KLİMALAR... Her büyük işyerinde olan klimalar da çalışanları hasta ediyor. İlk kez 1976 yılında Pensilvanya lejyonerlerinin toplantısına katılan kişilerde 'Legionella Pnömonisi' denilen bir hastalık görülmüş, bu hastalığın toplantı salonundaki havalandırmadan kaynaklandığı anlaşılmıştır. Hastalığa neden olan 'legionella pneumophilia' denen bakterinin özellikle otel ve hastanelerde salgınlara neden olduğu belirtiliyor. Bu nedenle büyük otel ve iş yerlerinde çalışanlar ile sağlık personeli riskli gruplar arasında yeralıyor. Yaygın kas ağrısı, baş ağrısı, halsizlik, ateş, kuru öksürük ve huzursuzluk hastalığın ilk belirtileri arasında sayılıyor. Tedavide ise 15- 21 gün süreyle bu bakterilere yönelik antibiyotik kullanılıyor.
PLAZALAR ZORLUYOR Bu hastalığın yanı sıra klimaların yanlış kullanımı neticesinde sinüzit hastalığına, başka akciğer problemlerine, yüz felcine ve burun kanamalarına da rastlanıyor. Plaza hastalığı da çağdaş insanın yakasına yapışan kent hastalıklarından sayılıyor. Baş ağrısı, baş dönmesi, uyuşukluk, yorgunluk hissi, gözlerde sulanma, kaşınma, kızarıklık, burun akıntısı, hapşırık, burun tıkanıklığı, geniz akıntısı, boğazda yanma, boğaz kuruluğu, nefes darlığı, cilt kuruluğu, ciltte kaşıntılar, burun kanaması, koku ve tat alma bozuklukları, konsantrasyon güçlüğü genellikle dev iş merkezlerinde ve plazalarda çalışanlarda görülen rahatsızlıklardır. Bu belirtilerin tümü bir arada görülmeyebiliyor. Belirtilerin, kişinin çalışma ortamından uzaklaştığı tatil günlerinde ortadan kalkması, hastalığın en belirgin özelliklerinden kabul ediliyor. Hastalığa tanı konulabilmesi için aynı belirtilere sahip olan allerjik nezle, faranjit, sinüzit, astım gibi başka bir hastalığın olmaması gerekiyor.
BİLGİSAYAR HASTALIĞI Çağdaş yaşamın vazgeçilmezleri arasında ön sıralarda yer alan bilgisayarlar, boyun, sırt ve bel ağrılarına, adale spazmlarına da neden oluyor. Uzmanlar, sürekli bilgisayar kullananların karşılaştıkları boyun, sırt ve bel ağrılarının kaynağının omurga olduğunu belirtiyor. Çünkü uzun süreli oturuşlarda omurga zorlanıyor. Bilgisayar kullananların el ve kollarında da zaman zaman bazı rahatsızlıklar ortaya çıkabiliyor. Bilgisayarların, hem ışığın hem de görüntünün etkisi ile kalıcı olmasa da gözlere zarar verdiği biliniyor. Ultraviyole ışınları göz merceğini olumsuz etkiliyor ve katarakta yol açıyor. Bu nedenle de bilgisayar kullanıcılarının, hücre yapısını korumak için bol miktarda C vitamini almaları gerekiyor.
TÜBERKÜLOZ BULAŞIYOR Tüberküloz, kişiden kişiye hava yolu ile bulaşan ve çoğunlukla akciğerleri tutan bir enfeksiyondur. Tüberkülozlu kişiler konuştuğunda, öksürdüğünde, hapşırdığında, tüberküloz basilleri havaya yayılıyor. Bu basilleri soluyan bir diğer kişinin ise tüberküloz olma olasılığı artıyor. Ancak, tüberküloz vücuda girdiğinde kişinin vücut direnci bu basili yenebiliyor, kişi hastalanmayabiliyor. Uzmanlar tüberküloza bu yolla yakalanmanın zor olduğunu belirtiyor. Genelde tüberküloz hastası biri ile uzun süre bir arada yaşayan kişilerde de hastalık görülebiliyor. Tüberküloz kapalı ortamlarda daha kolay yayılıyor. Bu özelliği ile de kent hastalığı olarak kabul ediliyor. Tüberküloz dünyada hızla artıyor. Araştırmalara göre, 2020 yılına kadar dünyada 70 milyon kişinin tüberküloz nedeni ile hayatını kaybedeceği tahmin ediliyor.