İNSANOĞLUNUN var oluşu kadar eski olan dansın sanat olarak ortaya çıkışı Rönesans döneminde gerçekleşti. 1789 Fransız Devrimi ile yapılan çok sayıdaki yeniliklerden birisi de, dansın bilinçli gelişim sürecine girmesi oldu. İlk olarak 'Country' dansları çıktı ve Avrupa'yı sardı. Arkasından her figürün ayrı bir anlatım olan 'Kadrıl' dansı moda oldu. Bu orijinal danstan sonra dans tarihinin en uzun ömürlüsü olan 'Vals', bütün gönülleri fethetti. Bu arada vals Viyana'ya yerleşirken Paris'te 'Polka' moda oldu. Mazurkile birlikte çok sayıda danslar ortaya çıktı. Amerikan Kadrili ile 20'nci yüzyıl başlarına kadar gelindi. 20'nci yüzyılın başlarında sıcak ülkelerden gelen Tango sevilmeye başlandı. Sınıfsal farklılıkların giderek ortadan kalktığı 20'nci yüzyılda ortaya çıkan müzik ve dans akımları, hızla gelişen iletişim araçları ile yaygınlaştı. Böylece pek çok müzik ve dans türü, uluslararası kimlik kazandı. 1908 yılından itibaren tango hızlı bir gelişme gösterdi ve 1917'de fokstrot ile birlikte Avrupa üzerinden dünyaya yayıldı. 1924 yılında Josephine Baker'in öncülüğünü yaptığı çarliston, savaşın acılarını unutmak isteyen dünya halkının gözdesi oldu. Dans tutkusu, 1920'li yılların başlarında tüm dünyada yaygınlaşan dans yarışmaları ile hız kazandı. 1940'larda, swing ve ardından bogie-bogie moda danslar olarak gündeme geldi. Latin Amerika rüzgarı, 1950'lerin başında cha cha, samba, mambo gibi hareketli danslarla dünyaya yayıldı. Ancak kısa sürede tahtını rock'n roll'e devretti. İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünyanın yeni hakimi olan Amerika'nın, yaşam ve eğlence kavramının bir özeti olan rock'n roll, 1950 ve 60'lı yılların tartışmasız dansı oldu. 1970'li yıllar ve sonrasında, çiftlerin birbirine sımsıkı sarıldığı dans türlerinin yerini, giderek akrobatik figürlerin öne çıktığı ve çiftlerin karşı karşıya geçip, hızlı bir ritmde coştukları danslar aldı. Son yıllarda, dansın bir spor dalı olarak kabul edilmesi için çaba gösteriliyor. Bunun yanında dans, günlük yaşam içinde bir hobi olarak da yerini korumaya devam ediyor.