Tunus ve Türkiye
İrtica tehdidinin varlığı konusunda insanları ikna etmek amacıyla, başörtüsünü yasaklamak, Tunus gibi istibdat rejimlerine yakışır da, Türkiye'de bu şekilde sonuç almak mümkün değil. Arap ülkelerinin otoriter rejimleri, bu iddia ile Batı'nın gözünü boyayabiliyor. Avrupa ve Amerika, "Aman dinciler gelmesin de Batı'ya yakın duran müstebit iktidarlar veyahut krallar işbaşında kalsın" diyebiliyor. Ama Türkiye, katiyen Tunus gibi olamaz. Ve radikalleşme endişelerini körükleyerek, özgürlüklerin daha da kısılması, bizim ülkemizde gündeme gelemez. Ortadoğu bir çıkmaz yaşıyor. Türkiye ise Batı'nın gözünde, Ortadoğu'nun daha demokratik bir rejime kavuşmasının yolunu açacak önemli bir laboratuvar. Tam tersine, halk kitlelerini mağdur eden başörtüsü veyahut imam hatiplere katsayı gibi konuların bir uzlaşmayla çözülmesi, Türkiye'yi örnek ülke olarak görenlerin de arzusu. Denklemi bu şekilde kurduğumuz takdirde, zaman zaman bir tutulma olsa dahi, eninde sonunda AB rotasında daha özgür bir ülke olmaya doğru yol aldığımızı kolayca söyleyebiliriz. Türk asıllı Alman milletvekillerinin "Başörtüsünü çıkartın" çağrısı, çağdaşlık konusunda hatalı bir anlayışı yansıtıyor. Tanzimat'tan beri, Batılılaşma'yı kılık kıyafete indirgedik. Ve kendi dindeğerlerimizden koptuğumuz ölçüde, muasır medeniyete ulaşacağımızı sandık. Oysa, artık kimliklere saygı duyulan ve farklı kimlikleri zenginlik addeden bir dünyada yaşıyoruz. Pekâla başörtülü kadın da Alman toplumuna entegre olabilir. Konu, başörtüsü değil, dil bilme ve sosyal yaşantıyla ilgili. Maalesef kadınlar okka altına gitmeye devam ediyor.