Amaç ne? Demirel'in Batman'da gazetecilerle yaptığı bir değerlendirmenin üzerinde durmak isterim. İki defa askerdarbeyle görevinden uzaklaştırılan Demirel, İç Hizmet Kanunu'nda yer alan "Cumhuriyet'ikorumavekollama" söylemini doğru dürüst yorumlayabilmeliydi. Ama baktık gazetecilere şöyle diyor: "Evet,komutanlarınkonuşmasıdışarıdanbakıncayadırganabilirama,kanunun35.maddesindegereklidüzenlemeleryapılmadıkça,komutanlargörevleriniböyleanlamayadevamedecektir. 'Kanunda yazılı görevi yapıyorum' diyenkomutana 'Niçin konuşuyorsunuz?' eleştirisigetirilebilirmi?" Halbuki, Türkiye, demokrasiyle yönetilen bir ülkedir; dolayısıyla söz konusu kanun hükmü, ordu mensuplarına, siyasiktidara rağmen böyle konuşma hakkı vermez. Meseleyi biraz daha somutlaştıralım. Lâf ile peynir gemisi yürütülemeyeceğine göre, paşalar peş peşe konuşsalar dahi, irtica varsa bile nasıl bertaraf edilecek? Bir tek ihtimal akla geliyor: 28Şubatbenzeribirgelişmeyehazırlıkolarakbudemeçlerveriliyor. Peki tarih tekerrür eder mi? Veyahut AK Parti, Refahyol'un düşürüldüğü tuzağa düşer mi? Büyük ihtimalle, komutanların konuşmasının amacı, irticayı yok etmek değil, AK Parti'yi zaafa düşürmek; Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığını bertaraf etmek; mümkünse, kendilerinin de razı olacağı birini Cumhurbaşkanı olarak seçtirmek. Hiç yapmadıkları şey değil. 27 Mayıs'ta, Ali Fuat Başgil'in adaylıktan zorla vazgeçirilmesi ve Cemal Gürsel'in seçilmesi; daha sonra geçiş döneminin şartları yüzünden ehveni şer olarak görülen eski Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay'a katlanılması; 12 Mart'ı takiben yapılan seçimde Faruk Gürler'in Genelkurmay Başkanlığı'ndan istifa ederek Cumhurbaşkanlığı'na aday olması, Çankaya'nın muhafaza edilmesi gereken bir kale gibi görüldüğünün örnekleridir. Zaten Baykal da, bu benzetmeyi yapıyor ve "ÇankayakalesininAKParti'yeteslimedilemeyeceğini" söylüyor. AK Parti, tuzağa düşmemeli; Tayyip Erdoğan, gerginliği artıran veya sürdüren demeçlerden vazgeçmeli. Çünkü kutuplaşmayı gidermek ve huzuru korumak iktidarların işidir. Genelkurmay Başkanı'na ve komutanlara en güzel cevap, gerginliği yatıştıracak bir demeç vermektir. Bence, kimse birbirini ikna edemeyeceğine göre, "İrticavar" veya "Yok" tartışması sona erdirilmeli. Varsa, Milli Güvenlik Kurulu'nda belgeler hükûmete takdim edilir. Hangi Kur'an kursuna, hangi tarikat sızmış; polisteki sözüm ona Fethullahçılar kimmiş, bunlar tek tek açıklanır. Mecelle'de de berat-ı zimmet asıldır; ferdin suçsuzluğu esas olarak kabul edilir. Yoksa, Mecelle'den de mi da ha geriye gidiyoruz?