CHP, irtica ve Hizbullah Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın konuşmasından sonra Deniz Baykal'a haksızlık edenler çıktı. CHP'nin, "irtica" konusunda AK Parti ile yeterince mücadele edemediğini söyleyenler, Büyükanıt'ın "muhalefetboşluğunudoldurduğunu" ileri sürdü. Oysa, dünkü grup toplantısında da hatırlattığı gibi, Baykal, "irticadakitırmanışı" sürekli gündemde tutuyor ve bu kutuplaşmadan medet umuyor. Dünkü grup konuşmasında gene aynı "temcitpilavını" yedik ve ülkemizin karşı karşıya bulunduğu "irtica" tehlikesinin çeşitli örneklerle dile getirildiğine şahit olduk. Baykal konuşmasının bir yerinde, "İrticayokdiyorlar,pekiHizbullahneyinnesi?" diye sordu. Hızını alamadı, uluslararası terörün gerçekleştirdiği sinegog saldırısını ve HSBC Bankası'na yönelik şiddet eylemini Hizbullah'ın işi olarak takdim etti. Bu kafa karışıklığı, Sincan'dan beri mevcut. Hani, Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız'ın Hamas ve Hizbullah liderlerinin posterlerini asıp, Filistin gecesini kutladığı günden beri. Halk bunu karıştırabilir ama, Baykal gibi eğitimli ve tecrübeli bir siyasetçinin, Lübnan'daki Hizbullah ile, Türkiye'de, devletin kanatları altında beslenip, güçlenen Hizbullah arasındaki farkı bilmesi gerekir. Üstelik, sinegog ve HSBC Bankası saldırılarını, Hizbullah değil ElKaide üstlendi. Bu saldırılar, Amerika'nın Irak operasyonuna karşılık vermek için gerçekleştirilmişti. Zaten, Türkiye'deki Hizbullah örgütü, bu eylemlerden çok önce 2000 yılının başındabitirilmişti. Güvenlik güçleri, elleriyle koymuş gibi binaların altındaki mezarları bulmuş, örgütü tamamen çökertmişti. Lübnan'daki Hizbullah ise hiçbir zaman uluslararası teröre bulaşmayan, tek amacı İsrail karşısında Filistin'i destek lemek ve Lübnan'daki İsrail işgalini sona erdirmek olan bir örgüt. Baykal, Müsteşar Ömer Dinçer'in bir sözünü alıyor; Danıştay saldırısı, İsmail Ağa Camii'ndeki linç olayı gibi eylemleri hatırlatıyor. Bülent Arınç'ın bir cümlesini ekliyor ve bütün bunlara yukarıda sözünü ettiğimiz Hizbullah yalanını da ilâve ederek, ortaya büyük bir irtica tehdidi çıkartıyor. Gönül isterdi ki, mücadelerejimüzerinden yapılmasın. Ama, AK Parti'nin geçmişinden ürken, başörtülülerden rahatsız olan ve bu durumu Türkiye'ye yakıştırmayan bir kitle var. İşte Baykal, onların endişelerini alevlendirerek, belirli bir oy potansiyelini yakalamak istiyor. Bu arada, Türkiye'ye yazık olur muş, aldırış eden yok! Ta 27 Mayıs'tan beri, "CHP+Ordu=İktidar" formülü gündemdedir. Sadece, Bülent Ecevit'in genel başkanlığında, parti kamuoyundaki bu izlenimi silmiş ve milletle bütünleşebilmişti. Mustafa Sarıgül, CHP'nin başına geçebilseydi, belki bu koyu devletçi ve laikliği demokrasinin üzerinde tutan tavır törpülenecek, CHP, halkla kucaklaşabilecekti. Bu da mümkün değil. Dolayısıyla CHP, 2007 seçimlerinde, ancak ikincilik ve barajın üstünde kalabilmek için yarışabilir.