Kamil ÇAKIN: Mesela, vücut temizliğinde "İğne ucu kadar yer kalmayacak" diye bir ifade var. Ebedi bir ifadedir. 500 yıl önce yaşamış bir insana yıkanırken dikkatli olmasını nasıl izah edebiliriz? Yani, "Çok dikkat et" anlamında, "Bak iğne ucu kalmayacak ha" şeklinde bir ifadeyle söylenmiş. Daha sonra bu ifade bir ilke şeklini aldıysa ona bakmak lazım. Hasan ONAT: İşte şu anda öyle algılanıyor. Esas olan temizlenmektir, yıkanmaktır, arınmaktır. Bunu eski ulema ortaya koymuş aslında. "Bir insan denize girip çıkarsa yıkanmış olur" demiş. Yani bunlar bilinen şeyler, ama günümüz insanının kafası din konusunda çok karışık. Burada "İğne ucu" ifadesinin bir benzetme, bir dikkate yönelik uyarı olduğunu unutuyor insanlar ve başlıyorlar kuşkulara kapılmaya. Kamil ÇAKIN: Hanımlar özellikle kırsal bölgelerde geceleri çamaşır toplamazlar. Bunu sanki dini bir vecibe gibi algılarlar. Halbuki bunun asıl sebebi, oraya çeşitli böcekler gelir. Çamaşırı toplarken onları da içeriye alırlar. Bunu önlemek için o dönemin insanına böyle bir şey söylenmiş. "Sofranın üzerinden atlama, günahtır" derler. Sebebi, insanın ayağında toz, pislik olur. Atlarken sofraya dökülür. "Çocuğun üstünden geçme günah, boyu kısa kalır" derler. Sebebi, yanlışlıkla basılırsa, bir yeri kırılabilir. Recai DOĞAN: Demek ki, biz 500 yıl önce insanları terbiye etmede, ona belli davranış modellerini kazandırmada bu tür şeylerden yararlanmışız. Ama bunları birer ilke haline getirmişiz ve aradan 500 yıl geçtikten sonra bugünün insanını da aynı kalıplarla terbiye etmeye çalışıyoruz. Sönmez KUTLU: Mesela tırnak kesmek temizlik için önemlidir. Ne zaman keseceğiniz örfün durumuna göre değişir. Tek odalı bir çadırda yaşıyorsunuz. Yemeğiniz orada, sofranız orada. Ortada keserseniz oralara sıçrayabilir. Ama koşullar farklıysa, kesilecek yerin de değişmesi normal.