Bir ilk: Cuma sohbetleri
TELEVOLECİLER değil gerçek ilahiyatçılar, gündemdeki konuları her Cuma Takvim'de tartışıyor.
*** Din konusunda tembeliz
İlahiyat profesörleri, 'dinde bilgi eksikliğini' açık oturumda tartıştı.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi profesörlerinden, Hasan Onat, Recai Doğan, Kamil Çakın ve Sönmez Kutlu ile Türkiye'de dine yaklaşımı tartıştık. Sonuçta, dini bilgi eksikliğinin inanılmaz boyutlarda olduğu ortaya çıktı. Kimse, dinin gerçekten neyi amaçladığını araştırmıyor, bunun yerine her konuda "fetva" istiyor. Din adeta "paparazzi" durumuna getirilen "paket bilgiler"e dönüşüyor. İnsanlar esası bırakıp şekle takılıyor. Dine nasıl yaklaşılmalı, Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimiz'in tavırları nasıl yorumlanmalı? Hasan ONAT: Dinde ileri düzeyde bir bilgi boşluğu var. Fetva konusu ya da şekille alakalı meselelerin din alanındaki bilgi boşluğuyla bir alakası var mı? Recai DOĞAN: Din de bir eğitimdir. Matematiği, fiziği nasıl öğreniyorsanız, dini konuları da aynı şekilde öğreniyorsunuz. Ama insanlar, dinle ilgili her türlü bilgiye, "kutsal bir şey öğreniyormuş gibi" yaklaşıyor. "Dinle ilgili her bilgi benim için kutsaldır, bu konuda yanlış yapabilirim, yanlış yaptığım takdirde sonucu pahalı olabilir, en iyisi bir bilene sorayım" diyor. Meşrulaştırıyor. Mesela, dövme ile, oruçluyken derisine madde sürdüğü zaman bunun orucunu zedeleyip zedelemeyeceği ile ilgili şüphesi var. Bunu üzerinden atabilmek için, "Bunlar orucu bozar mı bozmaz mı?" diyor. Öyle bir din eğitimi vermeliyiz ki, insanlar bu türden şeylere kendileri karar verebilmeli, kendi dini hayatlarını kendileri yönlendirebilmeli.
'DİN AKIL, SORUMLULUK VERİR' Şerife ÜSTÜNER: Din buna izin veriyor mu? Recai DOĞAN: Tabii veriyor. Din insanlara bir kere akıl vermiş, sorumluluk vermiş. Bunlardan hesaba çekileceğini söylemiş. Bir başkasının omzundan silah atsın diye bu işleri yapmıyor din. Siz okuyacaksınız, anlamlandıracaksınız. Elbette zorlandığınızda bu işin kitaplarına, uzmanlarına gidebilirsiniz. Hasan ONAT: Burada iki temel yanlışa dikkat çekmek gerekiyor. İslam'da sorumluluk bireyseldir. Kim ne tür fetva verirse versin, birey onun sonucuna kendisi katlanır. İkincisi İslam'da kurtuluş da bireyseldir. İnsan hak ederse cennete gider. Peki, şeklin öne çıkmasında Kur'an'ın akla verdiği önemin ihmali etkili bir faktör müdür?
'ALLAH'A KARŞI BİREY SORUMLU' Sönmez KUTLU: Kur'an-ı Kerim, herkesin kendisini, Allah karşısında birebir sorumlu bir varlık olarak, birey olarak hissetmesini söylüyor. Aklın "İyi" dediğine Kur'an da "İyi" demiştir. Allah hiçbir zaman iyi olana "Kötü" demez, kötü olana "İyi" demez. Akıl ile vahiy, sorunların çözümünde birleşebilir. Hasan ONAT: Peki acaba, dini hayatımızın problemlerinden biri, din ve geleneğin iç içe girmiş olması mı? Sönmez KUTLU: Dini hayatı şekillendiren, yönlendiren, asıl zihniyetini veren Kur'an'ın kendisi ve Peygamberimiz'in bu yolda yaptığı yorumlardır. Önemli olan, Kur'an bir şeyi yasakladığı zaman niçin yasakladığını bilerek konuşmaktır. Dinin 5 esası vardır. Bunlar; aklı, aileyi, özel hayatı ve dini korumaktır. Bunlar mutlaka göz önünde alınmalı. Mesela bir insanın, kendisine çok eziyet ederek ibadet etmesi doğru değildir. İslam'da aslolan, ibadette güç yetirebilirlik esasıdır. Bir kişinin gözleri bozuksa ve 1 günde hatim indirmeye kalkıyorsa, bu vücuda zarar vermektir. Veya sağlığı yerinde değil de oruç tutuyorsa. Önemli olan sağlığını koruyarak dini yaşamasıdır, sağlığı tehlikeye atmak İslam'a uygun değildir.
'HİÇ KİMSEYİ TAKLİT ETMEYİN' Kamil ÇAKIN: Halkın, karşılaştıkları problemleri kendi başlarına okuyup, inceleyip, bir sonuca varmaya zamanı ve imkânı yok. Bu nedenle toplumda dini meselelerin çözümünde ön ayak olacak birtakım fikri, ilmi önderlerin olması gerekir. Bunlar da bilimadamlarıdır. İnsan, sorumlu bir varlıktır, bireysel sorumluluk ön plandadır. Ama herhangi bir problemini halletmek için, mesela oruçla ilgili meselesini halletmek için bilimadamına ve din adamına sorması gerekir? Bu gayet normaldir. Hasan ONAT: Acaba Peygamber'i anlamayı, sünnetine uymayı Peygamber'i taklit etme olarak mı anladık? Örnek almakla taklit etmek arasında ne fark var? Kamil ÇAKIN: Peygamberimiz'den Kur'an-ı Kerim'de Usve-i Hasane olarak bahsedilir. Bu, örnek alınması gereken şahsiyet demektir. Peygamber'in örnek alınması demek, onun bilinçsizce ve şuursuzca taklit edilmesi demek değildir. Taklit, moda gibidir. İnsan düşünmeden, arka planına bakmadan ona tapınır, taklit eder. O değiştiği zaman da onu bırakır başka bir davranış modeline geçer. Şerife ÜSTÜNER: Günümüz koşullarında birçok noktada Peygamber'in hayatını bugüne uyarlamak isteseniz, yaşama imkanı kalır mı? Kamil ÇAKIN: Mesela Kur'an-ı Kerim bize bazı durumlarda köle azat etmemizi emreder. Ama ne köle var, ne azat edecek kişi. Dolayısıyla bunu yapamıyoruz. Hayat şartları ilerledikçe, sosyal yaşam değiştikçe, insanlık geliştikçe bazı şeyler kendiliğinden uygulanamaz hale gelebilir. Bu sünnette de görülür. Biz, illa ki bunları hayata geçireceğiz diye kölelik müessesesi icat edemeyiz. Dolayısıyla burada Peygamber'in bize alternatif bir çözümü var mıdır ona bakmalıyız. Sönmez KUTLU: Peygamber'in tüm yaptıklarını aynen yaptığın zaman, bu Peygamber'e uymak olmuyor, taklit oluyor. Peygamber'in niçin onu yaptığını anlayarak yaptığınız zaman, model almış oluyorsunuz. Örneğin, diş fırçalamak. Diş fırçası değil de illa misvak üzerinde ısrar ederseniz, bu taklit olur. Peygamberimiz, diş sağlığını korumaya yönelik bir ilke veriyor. Nasıl yapıldığı önemli değil, bunun niçin yapıldığı önemli. O da dişin sağlıklı olmasını sağlamak. Bu, o gün için misvak olabilir, bugün başka bir çözüm olabilir. Uygulama örnekleri değişebilir. Kamil ÇAKIN: "Dövme yaptırmak İslam'da caiz midir?" sorusuna bir insan aklıyla karar verirse bu din olur mu? Bir başkası da başka karar verebilir. Recai DOĞAN: O kadar kolaycı olmuşuz ki, bilgiyi bu kadar elde edebileceğimiz kaynak, yol, yöntem varken, çok basit şeylere takılıp işin özünü kaçırıyoruz.
'TEMBELLEŞTİK' Hasan ONAT: Aslında biz pek çok alanda ciddi manada efor sarf ediyor, emek harcıyor, bilgi ediniyoruz. Ama din konusunda çok tembel bir konuma geldik. Hazır paket bilgilerle yetinmeyi tercih ediyoruz. Toplumun geri kalmışlığının en önemli sebeplerinden biridir. Din alanında paket bilgiler veriliyor. Bu bilgilerin insanı düşünmeye sevk etmesi gerekir. Recai DOĞAN: Dinle ilgili bilgiler o kadar basit bir hale getirildi ki, insanlar en ufak şeylerde bile bir araştırma ihtiyacı hissetmeksizin, temel kaynağa gitmeksizin, düşünmeksizin, adeta paparazzi durumuna getirildi. Tartışılan konulara bakıyorum. Dinin ne temel ilkeleriyle, ne bakış açısıyla değil. İnsanları sanki eğlendiren bir duruma gelmiş gibi ve bu beni şahsen üzüyor.
FETVALARIN ANLAM VE ÖNEMİ Sönmez KUTLU: Bireyin verdiği hüküm sadece kendisini bağlar. İslam hukukundaki fetvalar o dönemde ve o kişiye özeldir. Yoksa bütün dönemlerde uygulanmak için verilmiş şeyler değildir. Doğru düşünceden hareket ederse, uzman kişinin vardığı sonuca bile varabilir. Mesela, tırnak boyasının su geçirmediğini biliyorsa, abdesti bozacağını düşünebilir. Hasan ONAT: Aslında esas olan insanın yıkanmasıdır. Ama bir gelenek içinde "İğne ucu kadar yer kalmayacak" diye bir şey üretmişiz. Pek çok insan defalarca elini yüzünü yıkıyor, banyo yapıyor. Halbuki burada esas olan insanın yıkanmasıdır, temizliktir. Meseleye o açıdan bakıldığında sorun çözülüyor. Sönmez KUTLU: Elbette, vurgulanmak istenen şey, temizliğe çok dikkat etmek gerektiğidir.
Şerife ÜSTÜNER
|