Kafalar değişmeyince tablolar da değişmiyor. Türkiye'de ne iktidarlar geldi geçti, manzara değişmedi. Seçimi kazananlar Meclis'e kurulup, devletin muazzam gücünü ellerine aldıklarında, medyadan pek memnun görünüyorlar. Al gülüm ver gülümler, sıcak muhabbetler, sayfa sayfa röportajlar, "Şunuyapçez,bunuetçez" söylemleri gırla gidiyor.
***
Aradan birkaç yıl geçip de işler sarpa sarmaya başlayınca da iktidarlar, ilk ve tek hedef olarak medyayı görmeye başlıyorlar. Cici medya, kaka medyaya dönüşüyor. BaşbakanErdoğan'ın son zamanlarda, medya medya diye hiddetlenmesini bu tablonun bir tezahürü olarak görmemek olanaksız. Bir de AKPcamiasının büyük medya ile zaten baştan sorunlu olduğunu düşünürseniz, Erdoğan'ın öfkesini anlamak kolaylaşıyor. Ne ki, medyayı suçlamak işleri düzeltmiyor.
***
Demirel de zamanında çok kapışmıştı medya ile... Memlekette kan gövdeyi götürüyordu, "Banasağcılarcinayetişliyordedirtemezsiniz" diyebilmişti. "Yağ vardı da biz mi yedik" de dediydi. Allah selamet versin Ecevit'in basınla kavga huyu pek yoktu, sadece sık sık küserdi. Erbakan da Susurluk protestolarına "Bunlarfasafisoişler" dediğinde, medyayı değil milletin vicdanını reddettiğinin farkında değildi.
***
Sonraki nesilde, TansuÇiller meydanlara çıkıp, tekelcisermayeye savaş açacak kadar öfkelenmemiş miydi? MesutYılmaz ise, basına sürekli imalı imalı gülmekten kendisini bir türlü alamıyordu. Bir tek ortaknoktaları vardı. Düşüşe geçtiklerinde medyaya saldırıyorlardı.