Türkler'in en çarpıcı özelliklerinden biri, olanı veya bilineni yeniden keşfetmektir. Gülmeyin, bu kuşkusuz çok tuhaf bir özelliktir ama aynen böyledir. Bunun herhalde insanoğlunun geçirdiği evrimle ilgisi olsa gerektir. İnsan, denizlerde oluşan tek hücrelilerin çok hücrelilere, oradan da memelilere dönüşmesi sayesinde meydana gelmişti ve karaya çıkarak bugünkü halini almıştı. Sonradan dönüp denizi keşfetmesi, aslında kendisinden önce var olanı keşfetmesi değil midir? Doğada bunu bir dereceye kadar hoş karşılamak mümkünse de, sosyal ve politik hayatta hoş karşılamak o kadar kolay değil.
***
Bizim meslektaşlar geçen hafta, İstanbul Çarşamba'daki İsmailağaCemaati'ni keşfetti. Bir cinayet işlendi, arkasından bir linç yaşandı. Arka arkaya iki cinayet... Elbette haberdi bu! Ama işin keşifkısmı hayret verici... Tıpkı, Aczmendiler'in keşfi gibi... Halbuki onlar hep vardılar ve bu kafayla hep de var olacaklar.
***
Arkadaşlar saf saf tartışıyorlar. Demokrasilerde cemaatler olacaktır ama o cemaatler kendi hukuklarını uygulayamazlar. Nah uygulayamazlar! Uyguladılar işte, linç yaptılar. Kaldı ki lince gelinceye kadar cemaatlerde binbir çeşit "cemaathukukuyaptırımı" vardır ve uygulanır. Sıkıysa girin o cemaatlerden birine de sadece ifadeözgürlüğünü savunun, bakın neler oluyor! Bir ulusun gelişmişlikderecesi, cemaatlerinin nitel ve nicel kudretiyle ters orantılıdır.