ErgünPenbe denince, siyah beyaz filmleri hatırlıyorum. Evlerden içeri giren menekşe kokularını. Ezan seslerine karışan çan seslerini. Duvarlara MetinOktay'ın adının yazıldığı yılları. Aydınlık Türkiye'yi, dostluğu, kardeşliği. Futbolcunun zeki, çevik ve ahlaklısının milli formayı giydiği yılları. ErgünPenbe denince, "meşintop" geliyor aklıma. Taştan kaleler, mahalle maçları. Radyolu yıllar. Aynı tribünde kardeş kardeş oturan Galatasaray ve Fenerbahçe taraftarları. Küfür yok, bıçak çekmek ne kelime. Haydutluğa sığınmanın esamesi bile okunmuyor. Taraftarlığı bozmamış yüreklerdeki sevgi. ErgünPenbe denince, pencerelerinin önündeki çiçekleri sulayan anneler geliyor aklıma. Çocukları maça giderken dokuz doğurmayan. Oğullarını ülkesine emanet eden analar. Mutfaklarından cennet türküsü yankılanıyor. Başlarındaki örtüler, din üzerinden siyaset yapan alçaklara malzeme olmamış henüz. Hepimizin anaları. ErgünPenbe denince, mahalle çocukları geliyor aklıma. Dizleri yara içinde, cepleri toz dolu, yürekleri sağlam. Ruhları yenilgiye uğramamış daha! Ekran şeytanları onları zehirlememiş henüz. Her biri geleneklerin sütünü emiyor hala... ErgünPenbe denince, bataklıklar içinde bir gül geliyor aklıma. Dikenleri bile ayrılmış. Futbol adı altındaki en hayvani kargaşalarda bile insan olarak kalmış, özel biri. Rakip taraftarlığı incitmeyen zarif bir adam. Bir futbolcu... Zeki, çevik ve ahlaklı... Bütün namuslu yüreklerde parmakla gösteriliyor! ErgünPenbe'ye bakınca... Şimdiki futbolcuları gözüm görmek istemiyor.