İstanbulBarosu'ndan avukatlık ruhsatımı aldığımda, zaten gazetecilik yapıyordum. Sevdiğim bir işi yaptığım için, avukatlığı hiç düşünmedim. Pişman mısın diyecek olursanız, pişman değilim, hayatımdan memnunum. Geçen gün bir haber okurken, avukatlıkyapmamışolmamın ne kadar da isabetli bir seçim olduğunu gördüm. Anlatayım:
***
Danıştay'a saldıran, suçunu da itiraf eden AlpaslanAslan'ın duruşmaları devam ediyor. Sanığın avukatı AhmetDoğan, son duruşmada mahkeme heyetinden şunu talep ediyor: "Müvekkiliminaklidengesininyerindeolupolmadığıtespitedilsin!"
***
Avukatın bu isteğine söylenecek söz yok. Savunmahakkı temel haklardan biridir ve avukatların savunma argümanları arasında "aklidengetespiti" de güçlü ve çok işe yarar argümanlardan biridir. Ki, sanığın cezaiehliyetinin bulunup bulunmadığı ortaya çıksın. Sanığın cezai ehliyeti yoksa, halk arasındaki deyişle, "deli" ise ceza almaz, yırtar. Avukat da işini yapmış olur.
***
Fakat manzara komik. Avukat AhmetDoğan, hastaneye sevk edilen sanığın "Aklidengesiyerindedir" raporuna da itiraz ediyor. Hastane, değildir" diyor. Avukat "Hayır" diyor. "Müvekkilimdelidir!" Uzman değilim ama benim kişisel görüşümü soracak olursanız şöyle düşünmekteyim: Danıştay'a dalıp hakim öldüren birinin "normalolması" düşünülemez. Fakat ne tür bir delidir, onu bilemem.