Size şimdiye kadar hiç duymadığınız, tarihin çok derinliklerinde çok az kişinin bildiği bir gerçeği aktaracağız Yıllardan 1992'dir. Sadece iş dünyasının değil, siyasetçilerin ve onu tanıyan herkesin Ali Abi'si, Ali Coşkun'un aklına bile getiremeyeceği felaket, başına gelmiştir. Bir trafik kazası sonucu çok sevdiği eşi ile biricik kızını kaybeder. O günden sonra herşeyden elini ayağını çeken, hayata küsen Coşkun, İstanbul'u terk eder ve Tunceli ve Erzincan'a sınır Munzur Dağı'na çıkar. Bugüne kadar PKK'lılarla, güvenlik güçlerimizin çatışmalarıyla gündeme gelen Munzur Dağı, Coşkun'un yaşam merkezi olmuştur artık. İlkel koşullarda, hiç kimseyle görüşmeden ve sakalını kesmeden hayatla hesaplaşmaya başlar. Okur, şiirler yazar, ibadet eder. Hatta, bir seferinde PKK'lıların saldırısı ve takibine uğrar ve ölümden döner. Tam, 6 ay da inmez dağdan Coşkun. Ta ki; Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın talimatıyla, Erzincan Valisi rahmetli Recep Yazıcıoğlu'nun, jandarmayla beraber dağa çıkmasına kadar. Vali Yazıcıoğlu, Cumhurbaşkanının kendisini çağırdığını, Türki Cumhuriyetlerdeki caminin açılışına götürmek istediğini iletir. Ali Coşkun önce reddeder ama Vali ısrarlıdır; "Sizi almadan dağdan inmemem emredildi Sayın Cumhurbaşkanı tarafından" der. Uzun çabalar sonucunda Coşkun ikna edilir ve tam 6 ayın sonunda, Munzur dağındaki sürgün yaşamı sonlandırılır, normal yaşama dönülür.
Geçmişinçobanı,bugününBakan'ı Bu hikayeyi biz kendisinin ağzından değil ama Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un yakın dostu Keçiören Hastanesi sahibi Dr. Ramazan Aydın'dan dinledik. Erzincan'ın Kemaliye köyünde annesinin ördüğü yün çorapla okula yazdırılan ve çobanlıktan bakanlığa kadar uzanan ilginç yaşam öyküsüyle Bakan Coşkun aynı zamanda çok büyük acılar da yaşadı. Yalın Ayak ismiyle kitaplaştırılan şiirlerinde kaybettiği eski eşi ve kızına özlemi de vardır hep. Şimdiki eşine yazdığı Sana Rastladım Dost Meclisi'nde isimli şiiri, Amir Ateş tarafından bestelenerek Türk Sanat Musikisine de kazandırıldı. Bilinenlerin yanında, bugüne kadar çok az kişinin bildiği bir gerçeği de sizlerle paylaşmak istedik. Geçmişin Çoban Ali'si, bugünün Sanayi Bakanı Ali Coşkun'u, tam 6 ay boyunca tüm medeniyetten ve insanlardan uzak, PKK ile burun buruna ölüme karşı yaşadığı Munzur Dağı'ndan, dönemin Cumhurbaşkanı Özal'ın, Vali ve jandarma zoruyla indirmesinin ve hayata dönüşünün öyküsüdür bu.
Size şimdiye kadar hiç duymadığınız, tarihin çok derinliklerinde çok az kişinin bildiği bir gerçeği aktaracağız Yıllardan 1992'dir. Sadece iş dünyasının değil, siyasetçilerin ve onu tanıyan herkesin Ali Abi'si, Ali Coşkun'un aklına bile getiremeyeceği felaket, başına gelmiştir. Bir trafik kazası sonucu çok sevdiği eşi ile biricik kızını kaybeder. O günden sonra herşeyden elini ayağını çeken, hayata küsen Coşkun, İstanbul'u terk eder ve Tunceli ve Erzincan'a sınır Munzur Dağı'na çıkar. Bugüne kadar PKK'lılarla, güvenlik güçlerimizin çatışmalarıyla gündeme gelen Munzur Dağı, Coşkun'un yaşam merkezi olmuştur artık. İlkel koşullarda, hiç kimseyle görüşmeden ve sakalını kesmeden hayatla hesaplaşmaya başlar. Okur, şiirler yazar, ibadet eder. Hatta, bir seferinde PKK'lıların saldırısı ve takibine uğrar ve ölümden döner. Tam, 6 ay da inmez dağdan Coşkun. Ta ki; Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın talimatıyla, Erzincan Valisi rahmetli Recep Yazıcıoğlu'nun, jandarmayla beraber dağa çıkmasına kadar. Vali Yazıcıoğlu, Cumhurbaşkanının kendisini çağırdığını, Türki Cumhuriyetlerdeki caminin açılışına götürmek istediğini iletir. Ali Coşkun önce reddeder ama Vali ısrarlıdır; "Sizi almadan dağdan inmemem emredildi Sayın Cumhurbaşkanı tarafından" der. Uzun çabalar sonucunda Coşkun ikna edilir ve tam 6 ayın sonunda, Munzur dağındaki sürgün yaşamı sonlandırılır, normal yaşama dönülür. 
