Tarihi antik çağlara kadar uzanan, asırlarca birçok uygarlığa beşiklik etmiş olan İznik, zengin doğası ile de büyülüyor...
***
Bir açık hava müzesi İznik
ANADOLU'nun ilk Türk başkenti, zamanın bilginler kenti olarak da anılan İznik, dünyaca ünlü çinisi, yemyeşil doğası, tertemiz gölü, anıtsal yapıları ile adeta bir açık hava müzesi konumunda. Bursa'nın 86 kilometre kuzeydoğusunda yer alan bu antik kent, aynı isimle anılan gölün doğu kıyısında kurulmuş. Bursa çevresinde genel olarak hakim olan güzel doğadan İznik de nasibini almış. Çevresi zeytinlik, bağ ve bahçelerle kaplı olan İznik'in etrafı 10-13 metre yüksekliğinde yaklaşık 5 kilometre uzunluğundaki surlarla çevrilmiş. Şehre, her biri diğerinden ihtişamlı 4 ana kapıdan giriliyor. İznik'in her tarafı tarihle dolu. Şehir, Hellenistik çağdan kalma ızgara planlı kent yerleşimi, Roma, Bizans ve Osmanlı döneminden kalan anıtsal yapıları ile tarihi kent dokusunu bütün canlılığıyla korumakta. İznik'te yapabileceklerinizin başında, tarihi kalıntıları dolaşmak geliyor. İznik; Roma döneminden kalma kent surları ve anıtsal Lefke ve İstanbul kapıları, tiyatro, Beştaş anıtı, Bizans döneminden kalma Ayasofya ve diğer kilise kalıntıları, Hipoje Mezar Odası, Osmanlı döneminden kalan Yeşil Camii ile gerçekten çekici bir turistik merkez.
AYASOFYA KİLİSESİ... İZNİK merkezinden itibaren gezmeye başladığınızda, her yerde tarihi kalıntılara rastlıyorsunuz. Ayasofya, İznik'in tam ortasında kentin 4 kapısına ulaşan yolların kesiştiği noktada bulunuyor. Burası, Bizans döneminde Hristiyanlık'ın en önemli merkezlerinden biri olmuş. Bu yüzden inanç turizmi açısından da büyük önem taşıyor. Fakat bu turizmden bu zamana kadar yeterince faydalanamamışlar. Senato Sarayı'nda 325 yılında I. Konsil, 787 yılında Ayasofya Kilisesi'nde 7. Konsil toplantıları yapılmış. Bu toplantılarda üç tanrı inancı esas alınmış. Dan Brown'ın dünyaca ünlü romanı "Da Vinci Şifresi"nin sinema uyarlamasında İznik'in adının geçmesi, İznik Belediyesi'ni harekete geçirmiş. İlçede "Şifre Turizmi" başlıklı bir proje başlatarak, inanç turizminden elde edemedikleri başarıyı filmle tekrar kazanmayı amaçlıyorlar.
EVLİYA ÇELEBİ'NİN KENTİ İZNİK demek, aynı zamanda çini demek. "Çini tabakları, ibrikleri değerlidir. Osmanlı ülkesinde ne kadar nakışlı duvar çinisi varsa, hep İznik şehrinde işlenir. Bukalemun nakışlı öyle çiniler işlenir ki tarifinde dil aciz kalır." Evliya Çelebi'nin 'Seyahatname'sinde İznik çinilerini böyle uzun uzun övmesi, boşuna değil. İznik çinisi geleneği 600 yıllık ama Osmanlı'nın duraklama devrine girmesinden sonra 300 yıl boyunca hiç yapılmamış. Ta ki 1989 yılında İznik Çini Vakfı kurulana kadar. Bugün bütün dünya müzeleri İznik çinilerini en kıymetli eser olarak ziyaretçilerine sunmaktadır.
SURLARLA ÇEVRİLİ İZNİK'in çevresini beş kenarlı çokgen şekilde kuşatan surlar, 4 bin 970 metre uzunluğundadır. İznik'in 2 ana caddesinin kesiştiği noktadan bakıldığında, 4 ana kapı görünür. Hellenistik dönemde inşa edilmeye başlanan surlar, Roma ve Bizans dönemlerindeki yeni ilavelerle günümüzdeki şeklini almış. Kentin 4 ana kapısından günümüze Lefke Kapı ile İstanbul Kapı sağlam ulaşabilmiş. Yenişehir Kapı kısmen, Göl Kapı tamamen yıkık durumda. İstanbul ve Lefke kapısında mermer kabartma friz parçalarının kullanıldığı görülmektedir.
SELÇUKLU MOTİFLERİ İZNİK'in sembolü olan Yeşil Camii, adını yeşil çinili ve tuğlalı minaresinden almıştır. 1391'de tamamlanan cami, erken Osmanlı döneminin tek kubbeli camileri arasında en görkemlilerindendir. Eşsiz minaresi caminin sağ köşesindedir. Gövdesi mavi ve yeşil renkli çinilerle zikzaklı mozaik tekniğiyle bezenmiştir. Selçuklu minare geleneğinin ilk dönem Osmanlı sanatına yansımasının önemli bir örneğidir.
GÖL KENARINDA KAMP İZNİK Gölü, özellikle görülmeye değer bir yer. İznik sadece zengin bir tarihe değil aynı zamanda güzel bir doğaya da sahip. Kapladığı 308 kilometrekarelik alanı ile ülkemizin 3. büyük gölü durumunda. Her tür su sporu yapılabilen, balık ve kerevit avlanabilen gölün kıyısında, piknik yapmaya, çadır kurmaya elverişli birçok alan bulunuyor.