Bir türlü adam yetiştiremeyen Yeşilçam, sonunda taponun taponuna bel bağladı. Eski Avrupa Kickboks Şampiyonu Van Damme'e. Adam, kas zaafiyeti çekerken bir de film çekecek. ÖSS sorularını çalan hırsız rolünü oynasın diye neden kötü bir aktör ithal ettik? Başka hırsız yok muydu memlekette? Cevap basit: Kısa yoldan köşeyi dönmek isteyen yapımcılar, bar arkadaşlarını başrollere doldurdu bir süre. Nedeniyse, ünlü isimler olmalarıydı. Nişantaşı-Etiler-Ortaköy üçgeniyle sınırlı küçücük dünyalarında başka da yapacak şeyleri yoktu. Adam yetiştirmek için önce kendilerinin yetişmesi gerekiyordu. Bu da gökten zembille inecek şey değil tabii. Yabancı kültürle yetişmiş Fatih Akın gibi, Ferzan Özpetek gibi yetenekler de bizim pazara fazlaca bol geldi. Adamlar alışmış sponsorla işbirliği yapmaya. Türkiye'de mümkün mü? Hatırlayın "Duvara Karşı"yı: Kız Almanya'dan kaçar gelir, "The Marmara" Oteli'nde çalışmaya başlar. Bir mesaj gönderecektir arkadaşına. Oracıkta bulduğu otel antetli kağıdına bir şeyler yazar. Bunun ekrana nasıl yansıdığı aklınızda mı? Ben hiç unutmadım. Yayıncı kuruluş, anteti mozaikledi yahu. Bunu sponsora nasıl anlatırsınız? Sıkıysa "Görevimiz Tehlike"deki saati, otomobili, oteli, marketi mozaiklesenize. Adamın iflahını keserler alimallah.