Deklarasyon - karşı deklarasyon (29 Temmuz) ve (21 Eylül)
Dün, 17 Aralık 2004'te yaşanan gelişmelerin tekrarına şahit olduk. Gene önümüze, Kıbrıs Rumlarının "tanınma" talepleri sürüldü. Rumlarla ilişkiler normalleşmeli, hava ve deniz limanları Rumların uçak ve gemilerine açılmalı, daha özlü bir ifade ile, ABüyesiolanKıbrıs,TürkiyeCumhuriyetitarafındantanınmalıydı. Aslında fiili müzakerelere başlamadan, Kıbrıs sorununun önümüze çıkarılacağı biliniyordu. Türkiye 29Temmuz2005' te Ankara Antlaşması Ek Protokolü'nü imzalarken, bir deklarasyon yayınlayarak, Kıbrıs Rum Kesimi'ni tanımadığını beyan etmişti: "Türkiye,KıbrısRummakamlarının,halihazırdaolduğugibi,Kıbrıs'tasadecearabölgeningüneyindeotorite,denetimveyetkiicraettiğiveKıbrısTürkhalkınıtemsiletmediğişeklindekitutumunusürdürecekveanılanmakamlarıntasarruflarınıbunagöremuameleyetâbitutacaktır.TürkiyebuProtokol'ünimzalanması,onaylanmasıveuygulanmasının,Protokol'deatıftabulunulanKıbrısCumhuriyeti'ninherhangibirbiçimdetanınmasıanlamınagelmediğinibeyaneder.Türkiye,işbuProtokol'etarafolmasınınKuzeyKıbrısTürkCumhuriyetiilemevcutilişkilerinideğiştirmeyeceğiniteyiteder." Buna mukabil, 21Eylül2005'te, AB, karşı bir deklarasyonla, Türkiye'nin 29 Temmuz tarihli beyanlarının sadece kendisini bağladığını vurgulamış ve limanların da açılması dahil, serbest ticaret önündeki bütün engellerin kaldırılmasını talep etmişti. Türkiye 2006'da yükümlülüklerini yerine getirmeliydi. Aksi halde, müzakerelerin ilerlemesi mümkün olmayacaktı. 21 Eylül 2005 deklarasyonu, AB müktesebatı içinde yer aldı. AB ve Türkiye "pozisyonlarını" koruyor. Birleşmiş Milletler'in Rumları, Kıbrıs'ı meşru temsilcisi olarak kabul etmesi, Kıbrıs sorununu çözümsüz hale getirmişti. AB, Kıbrıs'ı temsilen Rum tarafını üye olarak aldı ve aynı yanlışı tekrarladı. Yığınaktayapılanhatanınsonuçlarınakatlanıyoruz.