İnönü Stadı'nda dün gece maçtan önce var olan atmosferi maça gitmeyenlere aktarmaya çalışmak cidden zor. Ne ben anlatabilirim, ne de siz anlayabilirsiniz. Orada olup, o havayı solumanız lazım. Stadı tıklım tıklım dolduran SiyahBeyaz renklere aşık 30 bin taraftarı görüp de tüyleri diken diken olmayan insan sanırım olamaz. Herkes, galibiyete odaklanmış bir halde yerini almıştı tribünlerde. Maç öncesinde yaşanan dikkat çekici gelişmelerden biri de Mustafa hocamın oyuncu seçimleriydi. Devre arasında kendisine kulüp aranılan Cisse, Trabzonspor karşısında ilk 11'de sahaya sürülüyordu. Böyle kritik bir maçta tercih edilmesi Fransız oyuncunun bu takımın kurtarıcılarından biri gözüyle görüldüğünün göstergelerinden biriydi. O zaman, devre arasında neden bu yaygaralar kopartıldı. Ayrıca, genel olarak bakıldığında Beşiktaş'ın çift ön liberoyla oynaması da kafamızdaki soru işaretlerinden biriydi. İşte bu düşüncelerle maçı izlemeye başladık. Hemen belirtmek gerekir ki, iki takımın da ortaya koyduğu mücadele gücü üst düzeydeydi. İki taraf da tempoyu bir an düşürmediler ve heyecanı dindirmediler. Beşiktaş, karşılaşmanın hemen hemen tamamında Bordo-Mavililer'den çok daha etkili ve baskın bir futbol sergiledi. Sadece, Trabzon'un Gökhan'la bulduğu ilk golün ardından kısa süreli bir bocalama yaşandı ki bu da son derece normaldi. İkinci yarı ise neredeyse tek kale oynayan bir Beşiktaş vardı. Rakibini baskı altına alan Siyah-Beyazlılar, Bordo-Mavili takımı bunalttı. Ne var ki, Beşiktaşlı oyuncuların cömert davranmaları beklenilen golün gelmesini geciktirdi. Siyah-Beyazlılar'da genelde ilk 11'de tercih edilmeyen Bobo, beraberlik golünü attığında yüreklere galibiyet umutlarının tohumlarını da serpiyordu. Ancak, Beşiktaş'ın etkili olabilecek ayakları gol yollarındaki cömertliklerine devam edince galibiyet gelmedi ve yakalanacak avantaj adeta geri tepildi.