"Evlatlarımın katillerinin gözünün içine bakarak soracağım. Gözümün içine bak ve doğru söyle diyeceğim! Neden yaptınız bunu?"



Evlatlarımın katilinin annesiyle sarılıp ağlaştık

"Katillerin yakalandığı gün karakoldan geldiğimizde bir baktım katilin annesi bizim evde, camın önünde oturuyor" "Birbirimize sarıldık. 'İsmail niye yaptın bunu? Ciğerimi yaktın İsmail... Yandım kızım yandım' diye ağladı".

Mehmet 13, Emre 12 yaşındaydı... Anne babalarının şimdilerde "Keşke gelmez olaydık" dediği İstanbul'a, göç etme nedenleriydi onlar... 7 çocuklu bir ailenin oğlu olan Veli Kavaklı, okul yüzü görmemişti hiç... Çocukları okul çağına geldiğinde "Benim gibi olmasınlar, büyük şehirde okusunlar" diyerek sattı savdı, Samsun'dan ayrılıp İstanbul'un yolunu tuttu. Okuması yazması yoktu ama 6 çocuğunu da okula yazdırdı. Eşi Hadife'yi seviyordu. Mutluydular... El ele verip başlarını sokacak bir ev satın aldılar. Ardından da Çorlu'da küçük bir arsa... Evin en küçükleriydi Mehmet ile Emre... Yaşıtları gibi onların da tek eğlencesi sokakta top koşturmaktı. 1 Kasım Cumartesi sabahı okulun tatil olmasını fırsat bilip öğle yemeklerini yer yemez sokağa çıktılar yine... Anneleri "Uzaklaşmayın" diye tembihledi, öperek uğurladı oğullarını... Gece vardiyasında çalışan babaları da yarım saat sonra işe gitmek için çıktı evden... Gözleri oğullarını aradı, yoktular... Aklına kötü bir şey getirmedi. Herhalde arka sokaktaki okulun bahçesine gitmişlerdi. Bu arada kendisini işe götürecek servis yarım saat gecikti. Telefonla aradı, bozulduğunu, yerine başka aracın geleceğini öğrendi. Her şey normal görünüyordu. Olağan bir gün için bu yaşananların sözü bile edilmezdi.

BUHAR OLUP UÇTULAR MI?
Saat 19.00'a doğru telaşlandı Hadife Hanım... Dışarı çıktı, çocuklarını aramaya başladı. Bulamayınca, önce babalarına, sonra karakola haber verildi. Mahalleli, anne babayla birlikte sabaha kadar Mehmet ile Emre'yi bulmaya çalıştı... Yoktular... Hadife Hanım "Buhar olup uçtu mu çocuklarım?" diye gözyaşı döküyordu.

VATANDAŞLAR BULDU
Pazar sabahı, Sazlıdere baraj yolu tarafına pikniğe giden bir vatandaş, yol kenarında gördüğü iki cesedi polise ihbar etti. Olay yerine giden ekipler, ormana giden patika yolun kenarında yakılmış iki küçük çocuk cesedi buldu. Bu sırada Kavaklı çifti 24 saattir haber alamadıkları oğullarını aramayı sürdürüyordu. Öğle sıralarında arama çalışmalarına, Veli Bey'e yıllarca komşuluk eden, işyerine götüren servisin de şoförü olan Dursun A. da katıldı. Arkadaşının çocuklarının kaybı için çok endişeli görünüyordu. Evlerine elleri boş döndüklerinde kapıda polislerin olduğunu fark etti Hadife Hanım... Oğullarının bulunduğunu sandı önce, sevinçle koştu, "Sizi götürmeye geldik" denince hastanedeler diye düşündü. Hiçbir ihtimali göz ardı etmeyen cinayet masası dedektifleri, baba ile büyük oğlunu polis otosuna bindirip karakola, Hadife Hanım'ı ise baraj yoluna doğru götürdü. Sadece "Sabredin" deniyordu. 10 dakika sonra boş bir arazide durdular. Etrafta bir sürü kamera olduğunu fark etti önce... Hala daha olup bitene anlam veremiyordu. Polis memurunun araziden getirdiği karton kutunun içine baktığında anladı acı gerçeği... Kutunun içinde oğlunun ayakkabısının teki duruyordu. Kendini kaybetti... İki evlatlarını toprağa verip, programıma konuk oldu Kavaklı çifti... Tek bildiğimiz iki çocuğun öldürüldükten sonra boş araziye götürüldüğü ve üzerlerine benzin dökülerek yakıldıklarıydı. Köpek çiftliğinin yakınındaki araziye bırakılan çocuklarının vücutları da parçalanmıştı üstelik... "Niye ben?" diyordu gözü yaşlı anne... "Niye ikisi birden? Bizim düşmanımız yok ki... Neden iki oğlum da öldürüldü?" 12 gün boyunca bu sorunun cevabını aradık. İki küçük çocuğun vahşice öldürülmeleri büyük infial yaratmıştı. İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ın emriyle bölgede gezici karakol kuruldu. Cinayet masası ekipleri arı gibi çalışıyor, olayla ilgisi olabilecek herkes sorgulanıyordu. Halkalı sakinleri panikteydi. Anne babalar okulun önünde nöbet tutuyor, kimse çocuğunu tek başına sokağa bırakmıyordu. Cani aramızdaydı ve bu korkuyla baş etmek kolay değildi.

KATİL YANIBAŞIMIZDAYDI
Ve 12'inci günün sabahı mutlu haberi İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Mustafa Köse'den öğrendik. Olay çözülmüştü. Sevinçten adeta havalara uçtuk. Her gelen yeni bilgi ise şaşkınlığımızı artırdı. Katil bir değil iki kişiydi. Üstelik aileye hiç de yabancı değillerdi. Biri baba Veli Bey'i işe götüren servis şoförü Dursun A, diğeri ise öz dayısının oğlu İsmail Y.'ydi. Acılar katmerlendi...