Günlerdir Gazze'den, Filistinlilerin gözünden yazıyorum. Şimdi madalyonun öbür yüzüne mikrofon uzatmak gerekiyor Elbette gazetecilik gereği taraflara söz hakkı vermek, onların sözlerine de hak vermek anlamına gelmez.
Kendi payıma benim İsrail-Filistin olayını seyrettiğim pencere pek çok kişiye göre daha yayvan, geniş. Tevellüdüm yettiğince sadece son Gazze olaylarını değil, hesaplaşmaların geçmişini de biliyorum. 20'li yaşlarda bir genç gazeteciyken de İsrail'e, Lübnan'a, Ürdün'e, Mısır'a gider olayları izlerdim. Körfez krizinde de oradaydım örneğin, körfez savaşında da. Hizbullah'la İsrail kapışmasını da yerinde gözledim, FKÖ'nün hafif silahlarla gemiye binip Lübnan'dan Tunus'a gidişini de. Arafat'la görüşen son Türk gazeteciyim mesela.
'ÖBÜR TARAF'IN GÖZÜ Fotoğrafta da gördüğünüz gibi İsrail'in Filistinliler'le arasına ördüğü utanç duvarı inşa edilirken dibinde iş koşturuyordum o duvarın. Lafı fazla uzatmayacağım. Söyleyeceğim çok şey olmasına karşın mesleki sorumluluk gereği bu kez söz savunmanın başlığı altında yazacağım. Günlerdir Gazze'den, Filistinliler'in gözünden yazıyorum. Şimdi madalyonun öbür yüzüne mikrofon uzatmak gerekiyor. Hem İsrailliler'le hem oraya göçmüş Musevi Türkler'le hem de ülkemizdeki Yahudi vatandaşlarımıza uzanıyor o mikrofon ve bakın ne sesler geliyor. Elbette gazetecilik gereği taraflara söz hakkı vermek onların sözlerine de hak vermek anlamına gelmez.