Başbakan Erdoğan, Kızılcahamam'da dikkati çekici bir konuşma yaptı. Başbakan, "Hiç kimse zihnindeki o dar kalıplarla AK Parti'ye kendine göre sınırlar çizmeye yeltenmesin, birileri kendi kafalarındaki çözüm planlarını bizim hayata geçirmemizi bekliyorlarsa kusura bakmasınlar bu bir beyhude bekleyiştir" demişti. Erdoğan bu sözlerle kimi kastetti.? 1. DTP'yi ve Kürt meselesini mi ? 2. 68 kuşağını mı? Kimi liberal aydınları mı? 3. Modernleşme çizgisinin AB rayında kesintisiz ilerletilmesi için son çareyi AK Parti'de gören, Ak Parti'li olmayan, işadamı ve okur-yazar takımını mı? Liberal aydın (68 kuşağı dahil) genelde, Erdoğan-Genelkurmay yakınlaşması, DTP ve terör karşısında Erdoğan'ın bir devlet adamı olarak tepki koymasını eleştiriyorlardı. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Anayasa Mahkemesi kararları ardından Erdoğan'ın iktidarını koruyarak sürdürmek için siyasi manevra alanını değiştirmek durumunda bulunduğunu siyaseti bilenler gayet iyi anlıyor. Org. Başbuğ'un eylül başında Genelkurmay Başkanlığı'na gelmesiyle, hükümet ve asker arasında Kürt meselesi üzerine daha önce eşi görülmemiş bir ortak mesai başladı. Bu gelişme, "kendi kafalarındaki çözüm planlarını Erdoğan'ın hayata geçirmesini bekleyenleri" ciddi şekilde rahatsız etti.
'ÖNCEFERT,SONRADEVLET' Başbakan Erdoğan, "Bizde omurgasızlık yok'' dedi ve "Statükocu oldu''sözlerine karşılık verirken şu vurguyu yaptı: ''Statükoculuk bizim kitabımızda yer bulamaz. Hukuksuzluk bizim lügatimizde yer bulamaz. Kimse AK Parti'yi yanlış yerde konumlandırmasın. Kimse AK Partiye farklı elbise biçmeye çalışmasın. Kimse AK Parti'yi başka örneklerle tarif etmeye çalışmasın. Kimse kafasındaki dar kalıplarla, AK Parti'ye kendine göre sınırlar çizmeye çalışmasın. AK Parti'nin yolu adalet, değişim ve kalkınma yoludur. Kimse AK Parti'yi olduğundan farklı göstermeye çalışmasın." Erdoğan,''Başbakan devletçi oldu''sözlerine cevaben de şöyle dedi: "Önce fert, birey, sonra devlet deriz. Eğer devleti, AK Parti iktidarı kalkıp da tüm bölgenin hizmetine sunduysa yanlış mı yaptı? Eğer bugüne kadar devlet buralarda gerekli hizmeti vermiyorsa, şimdi vermeye başladıysa burada hükümet yanlış mı yaptı? İşte sıkıntı burada çünkü bunlar devletin, milletin hizmetinde olmasını istemiyor.'' "Diyarbakır'da başka konuştu, sonra değişti'' sözlerine cevaben de şöyle dedi: "Biz öyle kalkıp da yolda geçerken aklımıza geleni konuşmuyoruz. Akşam birileri bize bir şey sufle etti, onu söyleyelim, sabah onunla beraber yola çıkalım. Bizim kitabımızda böyle bir şey yok. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı üst kimliği altında herkes bizim nazarımızda eşittir. 12 Ağustos 2005'de Diyarbakır'da ne söylemiştik. İlla her soruna bir ad koymak gerekmez. İlla ad koyalım diyorsanız Kürt sorunu da bir milletin bir parçasının değil hepsinin sorunudur. Çünkü güneş herkesi ısıtır, yağmur herkes için rahmettir. Millet olmak işte budur. Kürt sorunu ne olacak diyenlere diyorum ki bu ülkenin Başbakanı olarak o sorun herkesten önce benim sorunumdur. Tek devlet, tek millet ve tek bayrak prensibiyle Kürt sorunu da cumhuriyetimizin daha fazla demokrasi üretmesiyle çözülecek. Bugün farklı bir şey mi söylüyorum yoksa... Bizde omurgasızlık yok.''