* Kendisini "ihtilal sonrası kuşağı"ndan biri olarak niteliyor. "İhtilal öncesi çocukluğumu, ihtilal sonrası dünyayı ve Türkiye'yi etkisi altına alan 'değişim' döneminde ilk gençlik yıllarımı geçirdim" diyor. O yılların üzerinde bıraktığı etkiyi şöyle açıklıyor: "1980 darbesinden önce statükoyu gördük. Sonra 'transformasyon' dalganın etkisiyle hızlı değişimiyaşadık. Özal ve ANAP dönemlerinden sonra bu 'hızlı değişim kuşağı' kazanılamadı. Her biri kenara savruldu. Arada kalan kayıp bir kuşak oldu. Bu yeni kuşak Türkiye'nin sorunlarına dinamik çözümler üretebilme yeteneğine sahiptir. Ben böyle bir kuşağın temsilcisiyim".
* "Kuşağımın yaşadığı tecrübe ve Mülkiyeliliğin verdiği sorumlulukla Türkiye'nin sorunlarını Türklerin çözeceğine inanarak siyasete girdim. Türk insanının yeteneklerini, birikimlerini siyasete katabildiğimiz zaman sorunları kolayca çözmek mümkün olacaktır. Tek handikapımız siyasete güven olmaması. Bu da siyaset yapanların suçu. Nasıl her gün bozuk kaldırımda yürüyen birinin belediyeye güveni kalmazsa, sadece siyasetçilerin kavgası üzerinden yürüyen siyaset anlayışına da vatandaşın güveni kalmaz. Biz bunu sağlamak zorundayız."