Bebeğin annesiyle kurduğu temas, biyolojik ve psikolojik destek sağlar. Yakın ilgi, çocukta sevgi ve güven duygusunu perçinler.
Doğumun gerçekleşmesiyle hem anne hem bebek için önemli 2 dönem başlamış olur: Anne için loğusalık dönemi ve bebek için süt çocukluğu dönemi. Bebeğin doğumdan birinci yaşın sonuna kadarki dönemde annesiyle kurduğu iletişim onun biyolojik gereksinimlerini karşılamanın yanında sosyal ve psikolojik olarak da daha sonra kuracağı ilişki ve iletişimin ilk örneklerini, ilk çekirdeklerini oluşturur. Bu nedenle annenin bu dönemde bebeğin ihtiyaçlarını geciktirmeden karşılaması, ona yakın ve ilgili davranması bebekte sevgi ve güven duygularının ilk tohumlarını filizlendirir.
BAĞLILIK DUYGUSU Annenin herhangi bir nedenle (fiziksel ya da psikiyatrik bir hastalık, ekonomik, toplumsal, ailesel nedenler) bu sevgi ve güven duygusunu oluşturacak şekilde davranamaması çocukta daha sonraki yıllarda da devam edecek bir sevgi arayışına ve güvensizlik duygusuna yol açabilir. Bebek bu dönemde tümüyle anneye bağımlı durumdadır. Yani tüm ihtiyaçları ancak anne tarafından (ya da anne yerine geçen kişi tarafından) karşılanabilir durumdadır. Bebeğin bağımlılığına karşılık anne de bebeğine bağlıdır. Bu bağlılık ve bağımlılık anne ve bebek arasında ruhsal olarak bir kilitlenme oluşturur. Bu karşılıklılığın bir tarafında annenin vericiği, bakıcılığı, koruyuculuğu, diğer yanında bunlar olmazsa hayatını sürdüremeyecek durumdaki bebeğin bağımlılığı yatar. Anne ve bebek arasında erken fiziksel ve görsel iletişim bu bağlılığı kolaylaştırır. Sevgi davranışları, okşamak, öpmek, kucaklamak ve gözünü dikerek bakmak şeklindeki davranışlar anne ile bebek arasındaki etkileşimi devam ettirmeyi kolaylaştırır. Bu nedenle de doğumdan sonra makul olan en kısa sürede anne ve bebeğin fiziksel teması sağlanması yararlıdır.