Antalya'nın tanınan ve eğlenceli siması Miloş'la geçmişe kısa bir yolculuk yaptık. Bakın neler anlattı...
* Çok güzel yer Antalya... Antalya da dünya şehri güzel topraklar üzerinde doğduğum ve böylesine çok güzel dostlar arasında bulunduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Antalya'yı, Antalyaspor'u çok seviyorum.
* Antalya'nın bir dönüm Tarkanı'ydınız. O günlerden söz eder misiniz ? Evet, gerçekten o yıllar Antalya'nın Tarkanı'ydım adeta. Ama onun öncesinde ben amatör kümede futbol oynuyorum. İyi koşuyor, iyi mücadele veriyorum. Hedeflerim vardı. Ağabeylerim gibi ben de Kırmızı- Beyazlı formayı giymek istiyordum. Öncelikle spor yapmaya yüzme ile başladım. Ardından Antalya'nın birçok amatör kulübünde futbol yaşantımı sürdürdüm. 1974 yılına kadar Antalyaspor alt yapısında görev yaptım. 1974 sonrası da vatani görevimi yapmak için askere gittim.
MÜZİK VE FUTBOL * Miloş lakabı nereden geliyor? O yıllar Türkiye'de bir Yugoslav futbolcu transfer furyası vardı. Antalyaspor'a Miloş adında bir forvet geldi. Bende PAF takımında oynuyorum. Hareketlerim, topa hamlelerim bu futbolcuya benzetenler beni Miloş diye çağırmaya başladı. Sonra Miloş gitti ama ismi bende kaldı.
* Peki şu Antalya'nın Tarkan'ı konusu? Babam Antalya'nın hatırı sayılır esnaflarından. Halcilikle uğraşıyor. Bizim işimiz halcilik. Şimdi ben baba mesleğini yürütüyorum. O yıllarda yine babamın yanındayım. Ancak gençliğin verdiği heyecan sanatçı yönümüzü de ortaya çıkarmıştı. Şimdilerdeki gibi Antalya'da öyle büyük oteller, restorantlar ve ışıklı cüsseli yapılarda eğlence merkezleri yoktu. Ben gündüz top oynardım, gece de bugünkü Atatürk Parkı içinde yer alan Deryam Motel'de sahneye çıkardım. Zeki Müren dinlemeye gelmiş beni. Bir asıldım, başladı ağlamaya... Sesim çok güzeldir. Hala daha söylerim. Öyle ki özel programlar ve ekstralara çıkmaya başlıyorduk. Babam bana halde veriyordu 10 lira ben bir gecede kazanıyordum 100 lira.
* Peki, bugünkü Tarkan'ı yakalayabildiniz mi? Teklif geldi mi ? Teklif gelmez m? Artık boş gecemiz yok hatta bizi İstanbul Caddebostan'da kadroya dahil ettilerdi. Nükhet Duru'ların, Erol Büyükburç'ların bulunduğu kadroda sahne alıyordum. Ancak İstanbul'un o atmosferine ve ışıltılı aldatıcı güzelliğine sadece 15 gün dayanabildim ve Antalya'ya döndüm.
FİLMDE OYNADI * Müzik bitti mi? Hayır, devam ediyoruz. Üstelik bizim sanatçılık yönümüzde var. Sümer Tilmaç ağabeyimiz bir film çeviriyor. Filmin adı 'Ispanaktan Nağmeler', ben bu filmde rol aldım. Ancak film daha sonra beyazperdeye taşınmadı.
* Peki, askerlik sonrası ? Askerlik sonrası, 1976 yılında dünya evine girdim. Bugün Gamze adında 29 yaşında bir kızım yine Antalyaspor alt yapısında forma giymiş olan 24 yaşında Ukrayna'da eğitim öğretimine devam eden Murat adında bir oğlum var.
* İlk tribüne çıkışınız... Evet, tribün gönüllüğü yine bu yıllara rastlar. Bugün büyük bir dostluk kurduğumuz Kocaelispor ile oynanacak maça giriş yapacağız. 30 kişilik bir grubuz. Statta çıt yok, maç saatini bekliyor. Bizler tezahüratlarla içeri girince tribünlerde bir canlanma bir ayaklanma oldu. Yerimize oturduk maçın başlamasını bekliyoruz. Antalyalı bir büyüğümüz içeri girişimizdeki o heyecanı yeniden yaşatılması ve tribünlerin ayağa kaldırılması için bana, 'Geç şuraya da şu insanları canlandır. İçeri girerken böyle miydiniz?" diye hayıflandı. Ben 1980 yılında bugün Atatürk Stadı'nın o 20 santimlik taşın üzerine çıktığım tarihten beri bu takımın gönüllüsüyüm.
VARSIN ÖYLE DESİNLER * Ondan sonra yola devam tabii ki... O yıllardaki popülerliğimiz, şehrin tanınan ve sevilen insanı oluşumuz o topluluğun önüne bizi koydu. Onlar beni istedikçe, ben bu taş duvarın üzerinde ölene kadar her maç gidip geleceğim. Bugünlerde bu gönüllülüğü yapana 'Amigo' diyorlar.
* Amigoların kötü çağrışımları var ama artık Varsın Amigo densin... Bizim tribün gönüllülüğümüz Amigo tabir edilen anlayışlardan çok uzaktır. Sanatçı kimliğimizle biz tribünlerdeki yerimizi aldık. Antalyalılar'ın sevdiği ve saydığı bir insan olduğumuz için yüzümüzü insanlara dönüp ellerimizi açıp alkış yapalım diyoruz.