Dünyanın en pahalı ürünlerinin sergileneceği Milyoner Fuarı İstanbul'da açıldı. 222 markanın katıldığı fuarda 500 milyon dolar hacim hedefleniyor.


Zenginin fuarı çenemi yordu

Memleketin en nadide, en hoş, en zarif kızları stantlarda hosteslik ediyor.

Bileydim kat katlarımı top toplarımı giyer giderdim. Günlük urbalarımla gazeteye geldim hani yangın, cinayet, korsan gösteri, zincirleme kaza filan olsa uygunum ama Milyonerler Fuarı'na gönderdiler fena görüntü verdim. Hani kendim neyse ne, fekat güzide bir kurumu temsilen gidip öyle hırpani gezinmek doğru değil.

CEPLER BOŞ
Daha girişe CNR Fuarcılık yazan yerin altına alenen Milyonerler Fuarı yazmışlar. Biri görür, beni de "onlardan" biri sanıp: " Pinti herife bak hem milyoner hem kılıksız geziyor" der diye baştan önlem aldım. Attım ellerimi ceplere, çıkardım dışarı, bom boş. Arabaları alan çocuğa rica ettim fotoğraflattım durumumu. Sonra kafayı bir daha çevirdim kırmızı halıyı süpüren delikanlıyı gördüm.

ŞIRNAKLI HASAN
Tanıdı, selam verdi, 2-3 laf ettik...
- Peki, senin adın ne evlat?
- Hasan...
- Nerelisin sen Hasan?
- Şırnaklıyım Savaş Abi. Burada geçici işçiyim...
- İçeriyi görmedim daha nasıl kalabalık mı?
- Şimdilik tenha ama gelen olsa da çok bir şey olmaz...
- Neden ki?
- İçeride bir kol saatini 250 bin Avro'ya satıyorlar abi...
- Neee?
- Vallahi ben de şaştım herkes de şaştı...
- Çok para yahu...
- Hesap ettim ben alabiliyorum
- !!!!!!!
- (gülerek) Ayda 900 lira alıyorum. 500 ay yani aşağı yukarı 47-48 sene çalışırsam alıyorum o saati
- Kol saati?
- (ayıp hareket çekerek) Evet abi kol saati.

AMAN KIZLAR NAZ EYLEME
Sonra fakir ama mağrur pozlarımı takınıp yürüdüm malum yere. Daha girer girmez gözlerim kamaştı, yüreğim darlaştı, içim fenalaştı. Ben diyeyim bu şehrin, siz deyin memleketin en nadide, en hoş, en zarif, en tatlı genç kızları faça stantlarda hosteslik ediyor uyyy. Yemin ederek söylüyorum hazurundan erkek olan kısmın alayı o kızlar yüzünden sunulan ürünlere asla derinlemesine nüfuz edemedi, gözleri mal mülk görmedi. Ben kolayını buldum. Vizörden bakıyormuşum da foto çekecekmişim gibilerinden yanaştım, en yakından seyrettim cümle nadideliği. Yarım saat kadar bu tarassudu sürdürdükten sonra asli görevim aklıma geldi ve iş olaraktan bakmaya o zaman başladım stantlara.

HAVYAR
İlk durak sosyetik güzellik alet edevatı stantı.
- Pardon, ne sürüyordunuz hamfendinin yüzüne?
- Maske yapıyoruz Savaş Bey...
- Neyle yapıyorsunuz?
- İnanmayacaksınız...
- Niye yalan mı söyleyeceksiniz?
- Hayır da bu sürdüğüm somon balığının şeyi...
- !!!!!!
- Havyarı...
- Havyar mı?
- Evet havyarla cilt bakımı yapıyoruz. Pahalı bir şey ama faydası büyük...
- Kokar o yahu...
- Asla. Koku partiküllerini yok etmişler.
- Yeniyor mu aynı zamanda?
- İsteyen yer isteyen yüzüne tatbik eder...
- Direkman somon balığını yüzümüze sürtsek olur mu?
- Olmaz sanırım. Sivilce, çıban filan yapabilir...
- Allah korusun...
- Alerjiden mi?
- Yok fiyatını gördüm de ona dedim. (Kaç para olduğunu söylemicem işte)

KİMİN İÇİN ÇALIYOR
Sonra Şırnaklı Hasan'ın sözünü ettiği saatin adresini buluyorum. Çocuk abarttı mı acaba...
- Afedersiniz burada bir saat varmış...
- Burada çok saat var Savaş Bey. Düşünür müydünüz?
- Demincekten beri onu düşünüyorum...
- Size kolaylık da yaparız. Hangisiydi...
- 250 bin Avro dedi bir arkadaş ama şaka yapmış da olabilir...
- Şaka yapmamış. Hakikaten de sizin tarzınıza çok uygun...
- !!!!!!
- Özellikleri fazla olan bir saat. Bakın, alın inceleyin...
- Elimde tuttuğum saat 250 bin Avro mu yani?
- Evet. Kulağınıza götürüp dinleyin...
- Neyi dinleyeyim?
- Çanlar çalıyor...
- Kimin için?
- Yani çan sesleriyle saatin kaç olduğu belli oluyor...
- Bakınca görünüyor zaten...
- Hani karanlıkta filansanız...
- Daha daha özelliği?
- Her saat haftada, ayda, senede 3 dakika beş dakika şaşabilir bu şaşmaz. İçinde bir özel sistem var kendi kendine doğruyu buluyor...
- Neden yapıldı bu ay taşından mı?
- Platinden. Masif platinidir. Düşünür müydünüz?
- Değildim de insan düşünür olur bu fiyatlara. Sokrat olur, Aristo olur. He he heee.