Türkiye, şifalı sular bakımından oldukça şanslı bir ülke. Anadolu'da şifalı sularla hastalık tedavisinden, Hititler döneminden beri yararlanıldığı biliniyor. Dünya çapında şifalı suların sağlıktaki önemi anlaşıldıkça Türkiye'de de termal turizm gelişim göstermeye başladı. Yıllar öncesinin Türk hamamları şimdi SPA merkezleri olarak (Salus Per Aquam) yani (sudan gelen sağlık) hizmet veriyor. Günümüzün stres altındaki metropol hayatında, şifalı sulardan yararlanmayı artık daha iyi biliyoruz. Bir çok hastalığın tedavisinin yanı sıra dinlenmek ve dinçlik kazanmak için son yıllarda kaplıcalar fazla talep görmeye başladı. Geçmiş yıllarda kaplıca dendiğinde yaşlıların tatillerini geçirdiği yerler akıllara gelirken, artık sağlıklı yaşamı hayat tarzı haline gelen her yaştan insan, kaplıcaları tercih eder oldu.

PRENSESİ İYİLEŞTİREN SU
Sonbahar ile birlikte kaplıca mevsimi de başladı. Mitolojide şifalı sularıyla ünlü bir bölge olan Düzce'nin Gölyaka ilçesinde halk arasında önceden beri Ceneviz Hamamı olarak adlandırılan eski kaplıca binasının yerine yapılan Eftenia Termal Resort Otel de yerli- yabancı bir çok konuğunu ağırlamaya başladı. Otel, adını bir Bizans prensesi Eftelya'dan almış. Hikayeye göre, Bizans ordusu savaştan dönerken prenses Eftelya'nın ellerinde ve yüzünde yaralar çıkar. Ordu dönüş yolunda bir gölün kenarında konaklar. Prenses Eftelya da bu gölde yıkanır. Ertesi gün vücudundaki bütün yaralarının iyileştiği görülür. Bizans imparatoru da suları kızını iyileştiren bu gölün kıyısına bir hamam yaptırır. Prenses Eftelya'yı hizmetçileriyle birlikte burada bırakır. Burada bir çobana aşık olan Eftelya karşı kıyıdaki sevgilisinin yanına her gün kayıkla gidip gelir. Bir gün yine sevgilisinin yanına giderken kayık batar ve prenses boğulur. O günden sonra göle Efteni adını verirler. Bundan sonra göl kenarındaki Hamamüstü Köyü'ndeki kaplıcalar şifa kaynağı olarak kabul edilir.