İstiklal Harbi gazilerinden geriye kalan 'üç kahraman' ünlü yönetmen Nesli Çölgeçen'in imzası ile vizyona çıkacak olan Son Buluşma'da ilk ve son kez bir araya geldi.
Yakup Satar, Veysel Turan ve Ömer Küyük... Onlar Mustafa Kemal'in son askerleri, Türkiye'yi kurtaran neslin son temsilcileriydi. Türkiye'nin bağımsızlığı için binlerce insanın şehit düştüğü genç-yaşlı, kadın-erkek demeden düşmana karşı tek vücut direnilen Kurtuluş Savaşı'nın son tanıkları Gazi Ömer Küyük, Gazi Yakup Satar ve Gazi Veysel Turan'ın günlük yaşamları ve savaş yıllarına dair anıları Son Buluşma'da gözler önüne seriliyor. Çorumlu Gazi Ömer Dede, önce Anıtkabir'i ardından son kalan diğer iki gazi Yakup Satar ve Veysel Turan'ı ziyaret ediyor, savaş yıllarına dair anılarını paylaşıp birbirleriyle helalleşiyor. Tarihe tanıklıklarını kendi ağızlarından dinlediğimiz bu üç kahraman Gazi, Züğürt Ağa ve Selamsız Bandosu'nun yönetmeni Nesli Çölgeçen'in yönetmenliğini yaptığı gerçek sinema türündeki belgesel yapım ile ölümsüzleşiyor.
* Son Buluşma'yı çekme fikri nasıl oluştu? Yıllardır üzerinde düşündüğüm; zaman zaman çalıştığım bir Kurtuluş Savaşı gazisinin bugününü anlatan bir drama projem vardı. 2004 yılına geldiğimde artık bu projemi hayata geçireyim diye tekrar araştırmalara ve senaryo çalışmasına başladım. Sonra birden drama projesini bırakıp yaşayan gerçek kahramanların gerçek hayatlarını çekmeye karar verdim. Çünkü o tarihlerde çok azı hayatta kalmıştı ve eğer yetişemezsem böyle bir filmin çekimi de bir daha asla mümkün olmayacaktı. Böylelikle yaşayan son üç Kurtuluş Savaşı gazimizin peşine düştüm.
GERÇEK KAHRAMANLAR * Filmin herhangi bir senaryosu, kurgusu yok değil mi? Son Buluşma bir gerçek sinema filmidir. Kamera gerçek kahramanların gerçek hikayelerine tanıklık etmektedir. Filmde görünen her sahne bir kere yaşanmıştır. Herhangi bir mizansen, prova yoktur. Bir ana fikrin içinde ilerleyen bir öyküsü vardır. Ancak bu öykü de yaşanılan anların kaydedilmesiyle gelişmektedir. Yani gerçek kahramanlar film içinde kendilerini var ederken aynı zamanda da kendi öykülerini oluşturmaktadırlar.
* Filmi sunarken bakış açınız neydi? Dünya çok fazla sanal oldu diye düşünüyordum. Sanal kahramanlar, sanal dostluklar, sanal aşklar, sanal ekonomi ve diğerleri. Giderek gerçeği kaybediyoruz. Değerlerimizi, ilkelerimizi, inançlarımızı, geçmişimizi yitiriyoruz. Oysa yaşanılmış ve yaşanmakta olan gerçeklerimiz var. Yaşayan gerçek Kurtuluş Savaşı kahramanları var. Bu ülkede asla unutmamamız gereken fedakarlıklar var, kardeşlikler var, vefa var. Son Buluşma filminin çekimlerine işte bu düşüncelerle başladım. Bu film bize sadece gerçeği göstermeliydi.
VATANSEVER * Çekimlere Çorum'daki gaziyle başlamanız nasıl oldu? İşe, o gazimizle başlamamız gerektiği konusunda bir his uyandı bende. Çorumlu gazimiz Ömer Küyük ile ilgili araştırmaları yaparken 'Onu görmeden hiçbir şeye karar verme' dedim kendi kendime. Nitekim aramızda çok iyi bir dede torun ilişkisi kuruldu. Diğer gazilerimiz de çok iyiydi. Farklı bir iş yapıldığını çok çabuk anladılar. Bu filmin kendilerini ölümsüzleştireceğini, bugüne ve geleceğe çok önemli bir belge bırakmakta olduklarını hemen kavradılar ve bize her şeylerini açtılar. Çok mutlu, onurlu ve memnun bir şekilde filmde görev aldılar. Her üçü de ikinci bir Kurtuluş Savaşı'na katılıyorlarmış gibi gönüllü ve heyecan dolu duygularla filme katıldılar. Ben bu açıdan kendimi çok şanslı görüyorum. Onlarla birlikte olmak, onları dinlemek, birlikte yemek yemek, çay içmek, birlikte gülmek ve ağlamak benim için de müthiş bir deneyim oldu. Filmde bütün bu duyguları ve içtenliği en gerçek şekliyle seyirciye vermeye çalıştım.
* Yakup Satar, Veysel Turan ve Ömer Küyük'ü karakter olarak nasıl tahlil edersiniz? Hepsi gerçek kahraman, cesur, dünya ve kendileriyle barışık, şakacı, insan canlısı, insan ve ülke sorunlarıyla ilgili ve tabii ki gerçek vatanseverlerdi.
* Ömer Küyük'le birlikte Anıtkabir ziyareti de yapmışsınız. Ankara Gaziler Vakfı'ndan çağırmışlar Anıtkabir'i ziyaret etmek için. Zaten Ömer Dede her yıl 30 Ağustos'ta Anıtkabir'e gidiyormuş. Vakıf bir arabayla aldırmak istemiş dedeyi. Ama o, "İstanbul'daki filmciyi çağırın o götürsün beni" demiş. Torunu aradı, "Sen gelmezsen gitmiyor" dedi. Anıtkabir ziyaretimiz böyle başladı.