İlk Ergenekon duruşmasındaki izdihamı düşünen köfteci, dürümcü esnafı ikinci davaya hücum etti. 130 esnaf sabahın erken saatinde salonun etrafında konuşlandı. Ancak sadece 50 izleyici gelince büyük hayal kırıklığı yaşandı.
***
Dalgalandı duruldu
İlk gün 3 bin kişiye yakın kalabalıkla dolup taşan hatta istiap haddini aşan ortam bir nebze durulmuştu dün... Dışarısı da içerisi de makul ölçüde organize edilmişti. Jandarma başta tüm görevliler işi daha bir sıkıya almıştı.
Ergenekon Duruşmasını izledim dün. Seçilmiş ajanslar arasında olmadığımızdan salonun içine giremedik ama dışarıdan epey 'malzeme' topladık. İlk günün itiş kakışı yoktu bu defa. Daha bir sakin-sükut, daha bir derli topluydu civar. Belli ki sıkı ders çıkarmış herkes. Başta jandarma işe iyiden iyiye asılmış. İlk hevesle oraya akın etmiş sempatizan, partili, sanık yakını, gözlemci, izlemci, meraklı yığınlar parmakla sayılacak kadar azalmış bi çabukta. Başlangıç günü ortamı Çarşamba Pazarı'na çeviren seyyar ordusu da bu kez cephe gerisinde konuşlandırıldığından neyin ne olduğu, kimin ne yaptığı belli bir durum doğmuş.
TELEF ETTİM
Aslında direkman buradan değil, geliş güzergahından söz etmek uygun olurdu. Doğma büyüme İstanbullu, ilaveten eski bir Silivri damadıyım ama buralara hükmüm geçmedi. 3 benzin pompacısı, 2 belediye zabıtası, 5 polis memuru ve mebzul sivil vatandaşdan çeşitli merhalelerde ayrı ayrı tarifler aldım, sesim fısıldak çıktığından anlaşana kadar handiyse telef de ettim adamcağızları.
ANASININ AK SÜTÜ
Dön baba dönelin hacılara gidelim kıvamında bir serüvenden sonra buldum şükür ki yeri. Alana girer girmez de öncelikle kademe yapan seyyarlar güruhuyla karşılaştım. Aralarından geçiş hayli zor oldu. Sanki seyyarlık, sanki hem de öyle bir ortamda analarının ak sütü helalliğindeymiş gibi çok içerlemişlerdi öteye atılmaya. - Rezalet bu. İşimizi yapamıyoruz. - Mallar elimizde patladı yazık günah değil mi? - Biz şimdi bunca malzemeyi ne yapacağız. 3 kuruş kazanalım derken bizi sürdüler açığa. Zarar ziyan diz boyu.
YASAL MI DEĞİL Mİ?
İşte dertlenmeler, şikayetler böyle böyleydi. - Yahu arkadaşlar sanki tapulu dükkanınızı yıkım ekipleri yasadışı yolla hacamat etmiş gibi konuşmayın. Zaten burada olmanız bile doğru değil... - Ne yani biz gavur muyuz? - Ne alakası var kardeşim? Yasal değil diyorum... - Sen de mi burjuva oldun Savaş Abi? - !!!!!!! - Yakıştıramadık sana... - Yahu gücenmeyin hemen. Ama dünya bizi seyrediyor. Böyle ciddi bir davada böyle manzara yakışık alır mı? - Öyle olsun Savaş Baba. Az ötede adalet dağıtılıyor ama bize adaletsizlik yapılıyor.
HEPSİNE AŞİNAYIZ
Baktın başa çıkılır bir durum yok gönüllerini alıp, bir de çaylarını içip az biraz rahatlattım onları. Sonra az daha aşağı, Basın Parkı'na (Herhalde ismi budur) yürüdüm. Lisede pilav günü gibiydi ortalık. Her yaştan tanıdık tanımadık bin dolu meslektaş. Koşup mesela Yalçın Abi'ye (Bayar) saygı sunuyorum o sırada eski kameramanlarım gelip elimi öpmeye davranıyor. Sağımda şu kanal solumda bu kanal uplinkçiden şoföre, muhabirden şefe hepsi aşina hepsi hukukumuz olan kardeşler. Gazeteciler ona keza. Bir nevi hasret giderme seansı oluyor ilk anlar.
PARANOYAK
Erken gelenlerle içerden bilgi alıp çıkanlar konuşurken kulak kabartıyoruz. Avukatı Mithat Gökçe, müvekkilinin tahliyesini talep ettiği sırada tutuklu sanıklardan Hüseyin Görüm ayağa kalkarak, "Desene benim davam hak davası. 9 aydır beni dinlemiyorsunuz" diye bağırmış salondaki askeri görevliler müdahale edip ağzını kapatmış. Uyarıları dikkate almayınca da Görüm salondan çıkartılmış. Tekrar söz alan avukat Gökçe de "Müvekkilimin sağlık durumu kötü. Bu nedenle paranoyak davranışlar sergiliyor" demiş.