Son zamanlarda yüreğimize kor alevler bırakan şehit haberleri ve gazetelerin 3. sayfalarındaki kader denilerek kenara bırakılan birçok pisipisine ölümler, seninde aklına getiriyor mu ölmeyi? Peki, tüm bu fikirler düşünceler kafanda cirit atarken düşünce denizlerinde boğulmaktan korkuyor musun sende? Beyninin tüm damarlarında bir fare kemirmesi kıvamında acılar düşüncelerinle harmanlanırken içinde bulunduğun hayat adı verilen kavramdan ne kadar tat alabildiğini düşündün mü hiç?
KAHPE ZAMANLAR
Ya da yaşam denen şu kahpe zaman diliminden ne kadar olumlu pay çıkardığını? Ne kazandırdığını? Ben tüm bu soruları kafamda düşünürken duygularıma tercüman olan Orhan Veli Kanık'ın nesir tarzı bu şiiri çıktı karşıma. Belki biliyorsundur, belki bilmiyorsundur ama her ne olursa olsun şah damarımızdan geçen kan kadar hızlı akan şu ömrümüzde okunması gerekli bu şiiri sana gönderiyorum ağabeycim. Kendine çok iyi bak ellerinden öperim.
KUŞLUK ZAMANI
"Yaşamak değil, beni bu telaş öldürecek" dediği gibi şairin; o telaşla bırakın Paris yolunda ılık rüzgarlarla taramayı saçlarınızı, sevdiğimizle doyasıya bir sohbet bile edemedik biz.
Gözümüz saatte söyleştik hep, koşuşur gibi seviştik, yarışır gibi çalıştık, hep yetiştirilecek bir yerler aranacak adamlar, yapılacak işler vardı. Bir sonraki günün telaşı, bir öncekinin tenine bulaştı.
Başkalarının hayatı, bizimkini aştı. Kör karanlıkta çalar saat sesi yerine; Kuşluk vakti, kızarmış ekmek kokusu veya yavuklu busesiyle uyanma düşlerini ha babam erteledik.
BİR SARI LİRA
20' li yaşlardayken
30' lara kurduk saatin alarmını.
30'larımızda
40' lara, belki sonra
50' lere. Lakin öyle yanlış kurgulanmış ki hayat, kuşlukta uyanma fırsatı sunduğunda size, artık uyku girmez oluyor gözlerinize, dolayısıyla söyleşmek, telaşsız sevişmek için bol zamana kavuştuğunuzda, söyleşecek, sevişecek kimsecikler kalmıyor yanınızda. Özenle sakladığınız bir sarı lira gibi ömrünüz, vakit gelip sandıktan çıkardığınızda, birde bakıyorsunuz ki, Tedavülden kalkmış..."
Teşekkürler evlat.
Aklına emeğine, dostluğuna sağlık.