Kapıçılık yaptığı daireye 40 yıl sonra vekil olarak gitti
AKP Yozgat Milletvekili Osman Co?kun annesi Sakine Hanım'la birlikte 40 yıl önce yaşadıkları kapıcı dairesine gitti COŞKUN, ?imdi milletvekili olarak gittiği apartmanında o günlerde kendilerine yardım edenlere te?ekkürü de borç bildi.
Sararmış, siyah beyaz bir fotoğraf karesinde Osman henüz doğmamış, annesinin karnında. Diğerinde, yeni doğmuş, annesinin kucağında. İki genç, Nazım ve Sakine. Baba Nazım, Ankara'nın şimdi işyerlerinin yoğun olarak bulunduğu, ancak 40 yıl öncesinin gözde semtlerinden Sıhhiye'deki bir binada kapıcılık yapıyor. "Babam küçük yaşta babasını kaybetmiş. Askerden gelince sırtına yatağını alıp Ankara'ya gelmiş. Bir evde kapıcılık yapmaya başlamış" diye anlatıyor Osman Coşkun. Anne Sakine Hanım, "Hem size bakar, hem hizmet görürdüm" diye söze giriyor. Osman Bey anlatmaya devam ediyor: "Annem Elazığlı. Ankara'da tanışıyorlar. Annemin annesi ölmüş, analığı zulüm edince onu Ankara'ya yakınlarının yanına gönderiyorlar." Sakine Hanım söze giriyor, "Bunlar yetim, ikisini evlendirelim diye tanıştırdılar. Ben gönülsüzüm. Yaz günü kazak giymiş gelmiş. 'Görgüsüz bu. Ben ona varmam' dedim. Büyükler araya girdi. Evlendirdiler" diyor. HİÇ UNUTMAMIŞ Osman Bey, babasının kapıcılık yaptığı evde dünyaya geliyor. Sakine Hanım, "Bodrum katta oturuyorduk" diyor. Osman Bey, küçükken ayrıldığı evi bir daha görmemiş. Ama o evdeki ilişkilerden hep etkilenmiş hayatı boyunca. Köyden Ankara'ya gelen iki genci kollayıp koruyan, ailelerinin bir parçası gibi davranan Erler Ailesi'nin yardımlarını unutmamış. Şimdi, yokluk içinde geçmesine, sıkıntılı olmasına rağmen güzel sözlerle, iyi duygularla anılan eve gidilecek... Buluşma, bir gün öncesinden planlanmış. Anne Sakine Hanım, köyden kalkıp gelmiş bu buluşma için. İlk buluşulacak yer, 40 yıl önce Ankara'ya okumaya gelip, hafta sonlarında yanlarında kalan, cebine harçlığını koydukları Hayri Bey'in ofisi. Zira, anne Sakine Hanım'ın semti bulmasına imkan yok. Osman Bey de, neresi olduğunu bilmiyor. Evi ve yerini bilen tek kişi Hayri Bey. Dolayısıyla önce Hayri Bey ile buluşuluyor. KÖYE GÖNÜLSÜZ GİDİŞ... Hayri Bey, okumaya geldiği yıllarda desteğini gördüğü Nazım dayısını ve Sakine yengesini ömür boyu yalnız bırakmamış. Çocuklarını da. Kendisi ilerleyen yıllarda Yozgat'ın ileri gelen işadamlarından olmuş. Maddi, manevi desteğini esirgememiş Osman Coşkun'dan.. "Milletvekili seçilme aşamamda çok büyük desteğini gördüm" diyor Osman Coşkun. Osman Coşkun, "Babam kapıcılık yapıyor. O sıralarda Almanya işçi alıyor. Babam da gitmek ve annemi köye göndermek istiyor" diye anlatıyor. Sakine Hanım, gönülsüz gittiğini anlatıyor köye: "Altınları neyi bozdurduk, amcanı gönderdik. Bir sene sonra bizi köye götürdü. Kendisi de gitti. Su yok, elektrik yok. Hamur yoğuracaksınız, yufka yapacaksınız, koyun besleyeceksiniz ki geçinebilesiniz." Osman, ailenin en büyük çocuğu. Baba, "Çiftçilik, işçilik, beden gücüyle çalışmak çok zor. Mutlaka okuyacaksınız" diyerek okumaları için teşvik etmiş çocuklarını. İddialı, çalışkan bir baba. Kimseye muhtaç olmasın ailesi diye çok çalışmış. "5-6 yaşındayken köye gittik. Çayıralan'ın Aşağıtekke Köyü. İlkokulu orada okudum. Ortaokul ilçedeydi. Köyün ilçeye mesafesi 5 kilometre. Her gün yürüyerek giderdik köyden ilçeye. Ayağımızda lastik ayakkabı ve delik olurdu. Kışlık paltom yoktu. Romatizma olmuşum. Sonradan fark ettik" diyor Osman Bey. Sakine Hanım, "Babamız ilk başta Almanya'ya turist olarak gittiği için epeyce para gönderemedi. O dönemler sıkıntı çektik" diye tamamlıyor oğlunun sözünü. Ve parasız yatılı okunan lise hayatı, ardından üniversite yılları. Çoğu yokluk içinde olmasına rağmen merdiven basamaklarının sağlam şekilde çıkıldığı yıllar. Üniversitede öğretim üyeliği... 22 Temmuz seçimlerinde adaylık ve Meclis'e geliş... 40 yıl önce gurbete giden babanın köye gönderdiği ailesinin şimdi milletvekili olan oğlu, doğduğu evi ziyarete geliyor.. Merak ediyor o yılları.. Kendilerine yardım eden insanları.. Bugün ne yapıyorlar, nasıl yaşıyorlar? Kendilerine bir teşekkür borcu olduğunu söylüyor.. İNSANİYET ÖRNEĞİ Binaya vardığında değişim karşısında şaşırıp kalıyor anne Sakine Hanım. "Buradan girilir, alt katta bodruma inilirdi. Arka bahçeye çıkardık" diye anlatıyor oğluna. İbrahim Bey öleli uzun zaman geçmiş. Bina eski bina değil, ama binada hâlâ eskilerden birileri var. Bunu biliyor Hayri Bey. Ve binanın giriş katından yukarı merdivenle çıkılan bir ofise giriliyor. Orada eskilerden tanıdık bir yüz... Tabii kimse kimseyi hatırlayamıyor başlangıçta. Dile kolay 40 yıl geçmiş aradan. Varılan yer, Yücel Erler'in ofisi. Binanın o zaman sahiplerinden, Nazmi ve Sakine'ye "aile"lik yapan İbrahim Erler'in küçük oğlu. Babası ve ağabeyi vefat etmiş, işi o devam ettiriyor. Yücel Bey de tanımakta güçlük çekiyor Sakine Hanım'ı. Ancak diyor ki, "Gözler... Evet gözler değişmiyor insanda. Hatırladım sizi." Evet, yıllar sonra gerçekleşen bir buluşma, kendiliğinden oluşan bir "geçmişe yolculuk" hoş bir sohbetle başlıyor... Sıkıntılı günlerde birbirlerine verilen maddi, manevi destek ve insaniyet örneği... Bir taraf, o günlerde yapılan iyiliği, "Annem hiç ayırmazdı sizleri. Sonra da hep sözünüzü ederdi" diye alçak gönüllülükle karşılarken, diğer taraftan, "Sizlerin desteği, motivasyonu olmasaydı bugün biz buralara gelemezdik. Ben size teşekkür etmeyi her zaman bir borç bildim. Kısmet bugüneymiş" ifadeleriyle 40 yıl sonra gelen manidar ve hem de çok içten bir teşekkür.