Bin yılın 'Şorşak Bülent'i şimdi herkes 'Bestelerin Efendisi' olarak anıyor... Usta müzisyen Begonvil, Kaçak ve Cennet'le muhteşem çıkış yakaladı....
20 yıldır kardeşim, dostum, sırdaşım olan Bülent Özdemir eskiden beri sahne dünyasında solak Bülünet- Şorşak Bülent diye anılırdı. Şimdi ise ona "Bestelerin Efendisi" diyorlar. Yeni lakabı ana sütü gibi helalinden hak etti. Kolay mı bir sezona Lale Devri, Kaçak, Cennet gibi ölümsüz şarkılar armağan etmek. Gelin dünü bugünü ve muhtemel yarınıyla "Şorşak Efendi"yi izdüşümlerden okuyun bu hafta. 20 yıl kadar önceydi. Bodrum daha böyle cinnet hallerde kalaba olmamış, naif, hoş, ılıman, sütliman, keyfengiz bir yöreydi indimizde. O vakitler tek tük olan eğlenti yerlerinden biri de Akın'ın yeriydi. Merhum Ahmet Kaya'yla sahilde karşılaşıp akşam bir yerlere gidip şarkı türkü dinleyelim diye sözleştik. Buraların kurdu olan ortak dost Salih Kalyon aldı Akın'ın Yeri'ne götürdü bizi. Daha girmeden dışarı sızan gitar nağmelerine bir de çok güçlü bir kadın sesine meftun olmuştuk bile.
TİLKİ AVI GİBİ Sonra içeri süzüldük, sahnedekilerin konsantresini bozmamak için tilki avına çıkmış gibi eğilerek gölgelere gölge olduk bir süre. Tabureye oturmuş çalan adam çok değişik bir tarzda pena vuruyor, gitarasının içinden orkestra varmış gibi sesler çıkartıyordu. İlk anda anlayamadım ama bir gariplik daha vardı. Ona da Ahmet ayıktırdı beni; "Adam solak yahu. Gitarı sol elle çalabilmek için ters tutmuş bak" dedi.
KİM O KIZ Yanında duran gencecik sevimli suratlı bir kız. Bunca güçlü sese pardon çektik. Operadan mı çaldılar kızı nedir? Adı Niran Ünsal'mış o genç şarkıcının. Türkiye'nin Whitney Huoston'ı olmaya adaydır dediler. Sonra kendine ait bir besteyi takdim edip bizzat okudu gitarcı adam. Müptela diye bir şarkıydı ki damar değil anjiyoydu mübarek. Ara verdiklerinde yanımıza geldi tanıştık. Dedi ki: - Ben Bülent Özdemir. Arkadaşlar bana Şorşak der ya da solak Bülent. Sonra sıkı bir sohbet başladı aramızda. İzmir'den çekirdek çatlatarak filizlenen Şorşak önce bateride harikalar yaratıp sonradan gitara vermiş meğer kendini. Program bitince Kökçü Baba'ya çorbaya gittik. Ve ertesi, daha ertesi daha da ertesi gün hep buluştuk, konuştuk, dertleştik sıkı fıkılaştık.