Atv Haber muhabiri eşim Serkan Tahmaz, biricik annesini ekrana çıkaracağını söylediğinde kalbim hızla çarpmaya başladı. Acaba annem (kayınvalidem) yıllardır dinlediğim hayatının zorlu dönemini gerçekten milyonlarla paylaşmak isteyecek miydi? Bence paylaşmalıydı; çünkü onun anlattıkları benim sadece 80 dönemine değil, hayata ve ülkeme bakışımı değiştirmişti. Öncelikle insanları din, dil, ırk gözetmeden sevmeyi öğretmişti. Milyonlar bunu dinlemeliydi... Serkan, dediğini yaptı ve Hatice Çakır'ı konuşturdu. Annem her zamanki dimdik duruşuyla kameranın karşısına geçti, kendini acındırmadan, yılmadan, yıkılmadan yaşadıklarını anlattı. Zorlu geçen yılların kendinde bıraktığı izleri gözyaşlarına bulamamayı da başardı. Ve iyi ki de yaptı. Neden mi? Çünkü Serkan'ın annemle yaptığı röportajın hemen öncesinde başka bir '12 Eylül' haberi girdi yayına. "12 Eylül 1980'de ne olduğunu hatırlıyor musunuz?" sorusuna o kadar içler acısı yanıtlar verildi ki! Hatırlamayanların durumu bir yana bir genç kız, 'İhtilal' diye yanıtladı. Muhabir arkadaşımızın "Ne ihtilali?" sorusuna "İstanbul" diye cevap verdi. Başka bir genç ise 80 sonrası apolitik gençliğin timsali gibiydi; "Ben 1982 doğumluyum. Yani o tarihte yoktum. Ben doğmadan önce olanlar beni ilgilendirmiyor. Ben geleceğe bakarım." Tarihini bilmeyen ve hatta ilgilenmemekte ısrar eden bir toplumun o günlerde neler yaşandığını bilmesi lazım. Hatice Çakır'ın varlığı ve anlattıkları, o dönemin hikaye gibi olmadığının kanıtı. 12 Eylül 1980'de biz doğmamış olsak da yaşayan ve acı çeken milyonlar vardı. Onlar hâlâ yaşıyor. Günümüz koşullarına uyum sağlayarak, bizden çok daha sakin ve vakur bir şekilde... İyi ki anlattın annecim...