Sohbet Bugünkü yazımızda özellikle gençlere hitap ederek eldeki imkânlarını eğitimde iyi değerlendirmelerini isteyeceğim. Geçmişini bilmeyen, hali değerlendiremez ve geleceğini kuramaz. Bunun için yıllar öncesine bir hat çekip sizleri bir kış mevsiminde köy okullarında ki eğitim ve öğretime götüren bir eğitimcinin makalesini tekrar edeceğim: "Ne idi o günler. Üç yüz haneli bir köyde sadece iki dershanesi olan bir okul ve beş sınıf için tek öğretmen fakat zevkle çalışan, her şeyiyle kendisini mesleğine vermiş örnek insan. Ve çamurlu sokaklardan, yarısı yırtık, soğuk kuyu lastik ayakkabılarının içini dışını çamur doldurarak bir tekne dolusu çamuru sınıflara taşıyan çocuklar. Ellerini nefesleriyle ısıtmaya çalışan yavrular. Öğretmen geliyor fısıltısı yayılınca sıralara koşuşmalar. Hele giriş kapısındaki tezek kontrolü ayrı bir olay. Koltuğundaki kitaplar arasında bir de tezek parçası yoksa yandı yavrucak. Geri dön tezek getir ihtarıyla karşılaşır öğretmenin. Annesi kızgın vermez. Öğretmen sobayı yakmak, sınıfı ısıtmak zorundadır. Tezeksiz okula almaz. Çaresiz döner evine öğrenci. Bir tezeği ikiye böler annesini razı etmek için. Belki de annesinden gizlice kocaman bir "yapma"yı koltuklayıp okula döner öğretmenin gözüne girmek için. Veya bulabildiyse bir "dikenli keven." Saman yapraklı tek defter. Başka defteri yoktur. Tarihi de, coğrafyayı da, türkçeyi, matematiği de yurttaşlık bilgisini de ona yazdığından yaprakları kopmuş dağılmıştır. Silgi yerine kullandığı ilaç şişesinin lastik tıpası silme şurada dursun iyice karalamıştır defteri, üstelik yırtmıştır da yaprakları. Bazıları bir yaprağı bir kaç ders için kullanmak zorundadır. Onun için bir yaprak defalarca silinir, tekrar tekrar yazılır. Öğretmen kızar, bu ne hal? Köyde ders hazırlamak kolay değil kış gecelerinde. Hele komşular oturmaya geldiyse, mümkün müdür ders çalışmak? Gece oturumuna gelenler de eksik olmaz ki doğrusu. Başka oda da yoktur. Olsa da soğuktur. İkinci bir soba yakılacak değil ya.. hayvanların artığı kaba saman o kadar çok değil ki. Zaten camlı gaz lambası da bir tanedir. O da misafir için yakılırPazartesi sabahları yapılan tırnak ve bit muayenesi ayrı bir heyecan verir. Tırnaklar kesilmiş olsa da bol sabunlu su ile yıkanmadığından kirli gözükür. Öğretmenin, niçin tırnaklarını kesmedin diye cetvelin dik tarafıyla parmakları okşaması gözyaşları döktürür öğrenciye. Ya bit muayenesi! Üzerinden bit çıkmayan olur, ama azdır. Komplekse iten bir muayene. Fakat mecburdur öğretmen, salgın hale gelmemesi için gerekli. Tamamen yok edilmesi mümkün değil. ama, hiç olmazsa çoğalıp yayılması önlenebilir. Aileler bu konuda hassastırlar doğrusu. Bir haysiyet meselesi yaparlar "Aman bizim hane bitli tanınmasın" diye. Haftanın ilk günü evden çıkarken muayene ederler çocuklarını. Fakat yine de bit çıkar. Diş fırçalamak mı? Nerede! Diş macunu, bu pek bilinmezdi. Diş fırçası hiç yoktu zaten. Diş fırçalamada bir metot geliştirmişti bizim öğretmen: Odun kömürüne tuz katıp, fırça yerine parmakları kullanmak. Ağzın içi simsiyah olurdu ya, dişler de beyazlanırdı doğrusu. Senede bir de olsa böyle fırçalanırdı dişler bizim köyde. Şimdi günümüze dönelim. Bütün bu sıkıntılar geride kaldı çok şükür. Her türlü imkân var artık. Eğitim ve öğretim için gerekli olan her türlü araç mevcut. Laboratuvarlar, bilgisayarlar, sesli, görüntülü eğitim araçları. Şimdi sizlere düşen görev, eldeki imkanları çok iyi değerlendirmek ve zamanın kıymetini bilmek. Artık milletler zamanla yarışıyor, zaman yetmiyor çalışmalarına. Zira geçen zamanı bir daha yakalamak mümkün değildir. Ulaştığımız her zaman dilimi yenidir. Yani zaman bir defa ele geçer, ikinci defa ele geçirilemez. Bunun için sevgili Peygamberimiz (sas): "İhtiyarlık gelmeden gençliğin, meşguliyet gelmeden boş vaktinin, fakirlik gelmeden zenginliğin, hastalık gelmeden sağlığın, ölüm gelmeden hayatın kıymetini biliniz" buyurmuşlardır. Eğitim ve öğretimin yaşı yoktur şüphesiz. "Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz" emri bu gerçeği anlatır. Ancak eğitim ve öğretimde imkânları değerlendirme yaşla ilgilidir. Çağında alınması gereken bilgilerin zamanı geçirilirse öğrenilmesi güçleşir, hatta imkânsızlaşır. İnsan hayatında öyle devreler gelir ki, hafıza zayıflar, unutma hastalığına yakalanır, bazen evinin telefonunu çevirmek için rehbere bakma ihtiyacını duyar insanPeygamberimizin, " Beş şey gelmeden, beş şeyi ganimet biliniz" hadis-i şeriflerinde telkin ettiği gerçek bu olsa gerekGenç kardeşlerim! Yaşamadığınız geçmişi sizlerin gözünün önüne getirebildim mi bilmem. Bugünkü imkanları büyük bir nimet bilip, Allah rızasını gözeterek, şahsınız, aileniz,ülkemiz ve insanlık için iyi değerlendirmek zorundasınız. Bu imkanları sizlerin önüne serenlerin sizden bekledikleri de budur. Ve unutmayınız ki bu sizin kutsal görevinizdir