Eskiler hep der ya; 'Nerede o eski Ramazanlar?' İşte bu mübarek ayda eskiden şenlik havasında geçen Sultanahmet Meydanı'nın şimdiki hali de aynı şeyi söyletiyor insana.
İnanış oydu ki; Ramazan ayı, ramazan hilalinin görünüşüyle başlıyordu. O incecik çizginin gökyüzündeki parıltısını görmek herkese nasip olmazdı. O nedenle ilk hilali görek ilk kişi olmak bir ayrıcalık sayılırdı. Ramazan müjdecisi olmak bir ayrıcalıktı daha doğrusu. Yine rivayet o ki kadılar, müftüler sabahlara kadar nöbet tutup Ramazan müjdecisini beklerlerdi. Sonunda Yeni Ay'ı ilk gören soluğu kadının huzurunda alır ve "Ay'ı ilk gördüğüne dair" yemin ederek, Ramazan'ın ilan edilmesini sağlardı. Toplar atılır, mübarek ayın geldiği dört bir yana duyurulurdu. Şenlikti yani ramazan. Başka türlü bir şenlik. Evlerin bereketinin arttığı kabul edilir, dışarıdaki şenlik evlere, evlerin neşesi dışarıya yansırdı. Birlikte yufkalar açılır, kahvehaneler şenlenirdi.
ADINI BİLE BİLMİYORUZ! Hele ki o izzet ikram fasıları. Kahveler, şerbetler içilir; sıra eğlenmeye gelirdi. Ama önce masallar anlatılır, yaşlı başlı olanlar bilmece faslında ortaya çıkarlardı. Bilmeceyi bilmek ve diğer hünerlerini -adabına göre oturup kalkmak ve büyüklere hürmette kusur etmemek dahilgösteren dest-i izdivaç çağındaki kızlara çaktırmadan not verilirdi. Ramazan boyunca devletin önde gelenleri ve varlıklı kişilerin konaklarında büyük iftar sofraları kurulurdu. İftarların en görkemlerinin yaşandığı sarayda, sofraya büyük siniler salonlara dizilir, saraylılar sofranın çevresine sıralanıp iftar açarlardı. Şimdi o şerbet ve şuruplar, boza ve sahlepler, karla soğutulan demirhindi, ağaç kavunu, menekşe, kızılcık gibi şimdilerde adını bile duymadığımız içecekler... Nargile, çubuk veya kahve ile iftar keyfi tamamlanırdı. Büyük konaklarda misafirlere aynı anda verilmesi şarttı. Kahve ibriğinin soğumaması için gümüş zincirli ateşlikler yakılır ve misafir sayısı kadar hizmetkar, kahveci başının etrafına dizilir. Kahveler kafesli gümüş zarfların ucundan tutulmak suretiyle misafirlere ikram edilirdi.
MORALLER DA YOK Kİ! Şimdi ne o şenlik esenlik havası var ortamda ne de moral değerleri eski bayramların. Biraz sönük, biraz kırılgandı Sultanahmet. Öyle ki bu yazdıklarımızı boynu bükük dinliyor gibiydi koca Ayasofya ile Sultanahmet Camii'leri.. Biraz hüzünlü ve boynu bükük. Meydana ve başıboş dolaşan kalabalığa bakıp bakıp iç geçirdik; "Nerede o eski Ramazanlar!"