İhtiyar adamın biri, hastalanıp yatağa düşer. Çocukları doktor çağırır. Doktor gelir, hastanın şikayetlerini dinler, tansiyonunu, nabzını ölçer, sırtını dinledikten sonra "Neyiniz var bey amca?" diye sordu. Hasta, "Ah! Sorma evladım, başım ve beynim ağrıyor" diyerek şikayet etti. Doktor, "Merak etme! Bu ağrılar hep ihtiyarlıktan" diye teselli etti hastasını... Hasta "Fakat gözümde de bulanma ve kararma var." Doktor, "Önemli değil, ihtiyarlıktan." Hasta: Sırtımda çok şiddetli bir ağrı var. Doktor: O da ihtiyarlıktan. Hasta: Doktorcuğum! Ne yersem dokunuyor, hazmedemiyorum." Doktor: Bak bey amca! Mide hazımsızlığın da ihtiyarlıktan. Hasta: Oğlum! Rahat nefes alamıyorum, nefesim daralıyor. Doktor: Bakınız, bu da ihtiyarlıktan. İnsan ihtiyarlayınca, akciğerleri iyi işleyemez olur. deyince hasta iyice kızmış bir vaziyette: "Ey ahmak doktor! Sen ne biçim doktorsun öyle. 'İhtiyarlıktan' demekten başka şey öğrenmedin mi? Tek cevaba saplandın kaldın! Ey cahil! Sen bilmiyor musun ki, Allahü Teâlâ her derdin dermanını da vermiştir. Yazıklar olsun sana. Doktorluğun böyle zayıf olunca, böyle söylüyorsun" deyince, doktor: "Ey yaşı geçmiş, işi bitmiş adam! Bu kızgınlığın ve sinirin de ihtiyarlıktan... Sabrın tükenmiş, bu yüzden hiddetleniyorsun" der.