Nefisle en iyi savaş: Oruç
Oruç açlığın en sevimli geldiği ibadettir... Oruç tutan insan kibrini, şeytandan gelen gururunu kırmayı başarır... Nefsimizi terbiye eden bu ibadet, bireysel ve toplumsal hayata da yön verir.
İnsanlığın Kur'an-ı Kerim'le tanıştığı rahmet ayı Ramazan için Allah ü Teala, Bakara Suresi'nın 185. ayetinde şöyle buyurmaktadır: 'Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir. Ramazan, kalplerin Allah için çarptığı, meleklerin mü'minler için en çok meşgul olduğu, bir sevinç ve mü'minlerin birbirlerine ikramda yarıştıkları, duaların ve tövbelerin en fazla kabul edildiği bir aydır. Çevremizdeki ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarının giderildiği, mü'minler için umudun ve kurtuluşun zirvede olduğu, içinde 'bin aydan hayırlı olduğu' buyurulan Kadir Gecesi'nin de yer aldığı özel bir aydır Ramazan... Ve Ramazan'da yapmakla mükellef olduğumuz oruç ibadeti... Ramazan ve oruç bize dünya işlerinden dolayı ihmal ettiğimiz dostlarımızı hatırlatan ve bizi bir araya toplayan ve bize yeni dostlukların kapısını aralayan dostlardır. Ramazan ve oruçla teşekkürün, tefekkürün ve kulun sadece yaratıcısıyla başbaşa kalmaya çalıştığı itikâfın yani nefsimizi gözden geçirdiğimiz ve yenilendiğimiz bir süreçtir. Oruç bizden öncekilerin sorumlu oldukları güzel mirası devam ettirmek, açlığın Allah'a en sevimli geldiği bir ibadettir. İlahi kelamın en çok okunduğu sabrı öğrendiğimiz sabrın artığı bir aydır. Oruç, müminin ruhen tedavi gördüğü ve bir anlamda sağlık kontrolünden geçtiği, gündüz yaşanan tatlı yorgunluğun akşam sevince dönüştüğü arınmanın yaşandığı, kişiyi her türlü zayıflıktan uzak tutan ve koruyan onunla her türlü kıskançlıktan, düşmanlıktan, dedikodudan, günahtan, fısk ve fücurdan, aşırılıktan, iffetsizlikten korur. Oruç, insanın kibrini, şeytandan gelen gururunu kırar, hem bireysel hem de toplumsal hayata yön verir, her tülü şehvete çözüm olan manevi bir ilaçtır. Aslında biz değil oruç bizi tutuyor. O, adeta bizi tutup karşısına alıyor yol gösteriyor ve bize sabrın, paylaşmanın, aç kalmanın ne olduğunu ve bu durumda olanlar için ne yapmak gerektiğini anlatıyor. Çünkü bizi her zaman uyaracak, uçurumlara düşmekten kurtaracak dostlara ihtiyacımız vardır. Oruç, üzerine on bir ay boyunca ölü toprağı serpilen ihmalkâr müminleri yeniden diriltir. Asıl olan oruçla başlayan bu yeniden dirilişin ramazandan sonra da devam etmesidir. Bazıları nefsini ve çocukları oruç tutmaya alıştırmak yerine Oruç tutmanın yaşı ne zaman başlar diye tartışırken Orucun çocukları çocukların da orucu sevdiklerine şahit oluyoruz. Oruç, kendilerine engel olunmayan çocuklar için adeta peşinden koştukları bir sevgili gibidir. Keşke orucun yaşını tartışanlar aynı zamanda Oruç için yaşanan açlığın gerçekte mutluluk duyulan bir açlık olduğunu da bir bilebilseler. Hem mümin olmak, hem de oruç tutmamak bir çelişkidir. Hele çevresinin etkisinde kalarak, onların havasına uyarak, onların kınamasında çekinerek Oruç tutmayanların 'çalışıyorum, yoruluyorum, tutarsam dayanamam, bünyem zayıf, akşama kadar aç susuz yapamam' şeklindeki savunmaları, nefislerine uyarak ve yenilgiyi daha başta kabul etmeleri üzücü bir olaydır. En ekonomik bir ibadetin kazancını kaybetmek ne kadar büyük bir kayıptır. Keşke oruç tutmayan bahaneci insanlarımız, oruç tutmadıkları için ne kadar büyük bir zenginliği kaçırdıklarını bir bilseler...
|