İstanbul'un en güzide mekanlarından birisi Pierre Loti... Eyüp sırtlarındaki bu enfes manzara İstanbul'un farkını ortaya koyuyor.
"Dün bir tepeden baktım sana ey güzel İstanbul!" Pierre Loti, İngiliz zırhlı gemisi Deerhound'da görevli bir teğmendi. Belki Müslüman-Doğu kültürünü tanıyabilmek için tebdil-i kıyafetle halkın arasına karışıp Eyüp sırtlarının mekan tutmasa hiçbirimiz onu tanımayacaktık. Gerçi benim Pierre Loti yükseltisiyle rabıtam Nubar Terziyan'ın (Kamil Baba) küçük kır kahvesinde aşıklara (Hülya-Koçyiğit-Ediz Hun) çay taşırken görüntülendiği o siyah-beyaz filmlere dayanır. O tepe; arkada fabrika bacaları ve ağzına kadar atık dolu Altın BoynuzOraya nasıl çıkarlar, nasıl inerler, bir türlü çözememiştim. Çocuk aklım işte
KAMİL BABA Asıl acı olanı da Kamil Baba'nın artık çay içmeye o küçük kır kahvesine gelmeyecek olan diğer aşığın acısını içinde hissetmesi sahneleriydi. Hülya, Kamil Baba'ya seslenirdi; 'Sen yine de 2 bardak çay getir baba!' İşte o filmlerden kalmadır benim Piyer Loti hüznüm. Ama aslında mevzu çok öncelere yani Kamil Baba ile genç aşıklardan çok önceye, Pierre Loti denilen o denizci gezginle Aziyade denilen dünya güzeli arasındaki aşka dayanıyormuş. Rivayet o ki; Pierre Loti'yi İstanbul'da tutan şeylerden biri de Aziyade'ye duyduğu aşk olmuş. Ve hatta 'Aziyade' adlı roman işte bu büyük aşkın yüzü gözü hürmetineymiş. İşte hem adının verildiği tepeyi ve yazdığı romanı ilginç kılan şey; o dönemlerin İstanbul'u için çektiği edebi fotoğraflardır.