'Dinlemem' diyenlere hem İlahi hem Rock
Sevgilisi Yunanlı Hristiyan, yengesi Japon Budist, kulağında küpe, elinde ney, dilinde ise ilahiler var. Rock tarzında okuduğu ilahilerle önyargıları kırmaya hazırlanan Umut Zen; kulakların pasına silgi, ruhlara cila niyetine....
* Bu tarzı denemeye nasıl karar verdiniz? Öğrenciyken amatör çalışmalarımız olmuştu. Bizi bir yerlere davet ederlerdi. Gider, konserler verirdik. Her konser bitiminde bu albüme okuduğum 'Allahu Allah' ilahisini hep okudum, acayip de keyif alıyordum. Dinleyenler de çok beğeniyordu. 2002 senesinde neyle tanıştım, tasavvufla felsefe olarak uğrşıyorsunuz ama bir başlangıç gerekiyor; bende bu başlangıç müzikle oldu. Sonrasında ilahileri incelediğim zaman gerçekten çok güzel, çok ruhani olduğunu gördüm. 'Neden albüme ilahi koydunuz?' derseniz, İlahi edebiyatın hakikaten en güzel, sanatın en güzel nakşedilmiş hali. Biz bunu yok sayanlara da "Ya ne güzelmiş" dedirtelim. "Hiç dinlemem" diyenleyere dinletebilelim gayesiyle yola çıkıp böyle bir şey yaptık. Ben çok istemiştim albümümde böyle bir şey olmasını.
GÜÇLÜ RUH GIDASI * Tasavvufa müzikle mi başladınız? Ben çocukken de keyif alırdım. Dinlemeye, okumaya çalışırdım. Durup dururken "Ben bir ilahiyle ilgileneyim" demedim. Bir aşk şarkısı yazarsınız, birine sevginizi anlatırsınız, ama ilahilere baktığınız zaman aşkın bambaşka boyutunda olan bestekarların ya da güfte yazarlarının yaptığı birşey var. O ruhani, çok başka bir dildir. Ve içine biraz girdiğiniz zaman aslında insana duyulan aşkı bile çok enteresan bir dille anlatırsınız. Onun keyfi bambaşka... Neye başlamamdaki sebep de bütün estrümanlarla ciddi bir alakam var; oturur saatlerce tambur çalardım öğrenciliğimde, ud çalardım.
* İnsanlar ilahiyi neden dinlemeli, siz neden dinliyorsunuz? "Müzik ruh gıdasıdır" der geçeriz, çok fazla içine girmeyiz. Müzik aslında dini musıki olarak başlamıştır. Yani varoluşu öyledir, dünyadaki en güzel eserler de dini musikinin içerisinde yer almıştır. O ilahi boyutunda 'ruh gıdası' dediğimiz tınıyı çok daha fazla yaşama şansına sahipsiniz. İlgilendiğiniz, dinlediğiniz zaman... Bu gıdalar içerisinde bu ilahi kısmı, sizi biraz güçlü kılabilir.
'CEVAP VERMEM...' * Önyargılara ve eleştirilere hazır mısınız? Çok enteresan bir yapıda yaşıyoruz. Bir şeyi samimiyetle yapıyorsunuz ama insanlar "Niye kaşında 'pearsing' var niye kulağında küpe var?" diyorlar... Cevaplama taraftarı değilim, samimiyetle bir şey yaptım, bunun samimiyeti hissedilirse bu bir yerlerde olur, hissedilmezse ben bir yerlere gelsin diye birilerine cevap vermek durumundayım. Ama esas gayemi ve amacımı sorarsanız, bir şey söyleyene cevap verme ihtiyacı duymuyorum.
* Bu önyargılar neden oluşuyor? Dinimizle alakadar konuşmaktan bile kaçınır hale gelmişiz, aslında övüne övüne söylememiz gereken, bağıra bağıra söylememiz gereken bir dinin mensubu olmamıza rağmen, dünyada terör dini olarak biliniyor. Böyle lanse ediliyor. Benim rahatsızlığım benim kaygım ya da kendimi kötü hissettiren şey bu... Haykırmam gerekirken, söylemekten kaçınıyorum; haykırmam gerekirken ortaya bile koyamıyorum. Biz her şeye önyargısız bakıp ayırt etmeksizin din mensubu olarak yaşayabilsek hiçbir sıkıntımız yok. Çocukluğumda mini etek giyen, sarı saçlı bir kadına 'kötü kadın' gözüyle bakıldığını hatırlıyorum. Böyle yetişip gelen bir toplumun ardından gelecek nesil umarsız olur; hiçbir şeyle alakası olmayan uçlar olur, ortayı bulamazsınız. Sarı saçlı kadına kötü kadın diyenlerin arkasından "Bana ne dünyadan, ne dini ne ırkı ne insanı ben kafama göre takılırım moruk" diyen bir nesil gelir ve biz onu yaşıyoruz bugün.
Beril ÖZCAN
|