İzmir'in arka bahçesi Alaçatı, Rumlar zamanında bağcılık ve şarapçılık ile tarihinin parlak bir dönemini yaşadı. Mübadele sonrası ise Alaçatı'nın zorlu yılları başladı. Balkanlar'dan gelen Müslüman Türkler, bağcılık ve zeytincilik bilmezdi. Alaçatı'daki bağları söken Selanikliler tütün diktiler; Kosova ve Bosna göçmenleri ise bildikleri iş olan hayvancılığa başladı. Ancak iklim ne tütün, ne de hayvancılık için uygun değildi. Binbir eziyetle yetiştirilen tütünden Alaçatı'ya gelen para, ancak karın doyurmaya yetiyordu. 1990'larda ilk rüzgar sörfü tutkunları geldi limana, 2000'li yıllarda da taş ev meraklıları... 2001 yılında ilk küçük otel açıldı, yalnızca 3-4 yıl içinde Alaçatı Türkiye'nin en gözde tatil yörelerinden biri haline geldi. Bozulmadan korunmuş, neredeyse en genci 100 yaşında olan taş evler birer birer onarıldı; küçük oteller ve restoranlar açıldı. Alaçatı'da Türkiye'nin en güzel küçük otellerinde konaklayabilir, restoranlarında en güzel yemeklerini yiyebilirsiniz. Alaçatı'da binalar aynen korunmak zorunda ve geleneksel mimariye uygun olmayan, çok katlı yeni bina yapılması artık mümkün değil.