Hayatımız bir muamma ise çözümü düşünmek... İşte Mustafa Topaloğlu'nun yaşama dair sözleri.
Türkiye'nin en ilginç sanatçılarının başında geliyor Mustafa Topaloğlu... İşte karşınızda her sözüyle olay yaratan Mustafa Topaloğlu, nam-ı diğer "Uzaylı türkücümüz..."
* Yeni bir film var. İsmi Nekrüt... Biri diyor ki; GORA'dan sonra uzay filmleri iş yaptı. O filmin yönetmenine 'Uzay filmi çekelim' diyen benim!' E bu filmde öyle bir uzay hikayesi işte.
* Hep mi uzay? Peki bu dünya? Bu dünya varolalı beri canlılar var. Ve bunları yöneten bir lider var. Ben bunu arıcılık yaparken de gördüm. Sayısını bilmediğimiz kadar arı var kovanda. Ama bir de ana arı var. Nereye giderse o arılar onunla beraber gidiyor, ölünce arılar ölüyor.
* Bir lider gerekiyor... Cenab-ı Hak herkesi kendi içinde büyük yaratmış. Hani beş parmağın beşi bir olmaz hesabı. E bu farklılıklarda mutlu olmalıyız.
'BEN İNSANLARI DENEDİM' * Bir garip insanlık... İnsan değişik bir muamma. Değişik bir boyut. Zaman zaman insanca, zaman zaman canice hareketleri var. E insan olup da cani olmak, cani olup da insan olmak nasıl bir şey? İkisinin arası karmakarışık bir şey.
* O karışıklığı çözmek için ilginç yaklaşımlarınız oluyor. Mesela size 'Madem uzaylısınız, dünyada neden duruyorsunuz?'diye sorulduğunda 'E kardeşim dünyada uzayda değil mi?' diye yanıtlamıştınız. Ben aslında dünyada yaşayan insanlar test ettim. Yaşadığınız yerin ne olduğunu biliyor musunuz? Nerede yaşıyorsunuz? Bir laf vardı; dünya öküzün boynuzlarında, öküz boynuzunu salladığı zaman deprem olur. Dünya nasıl konumda? İnsan bastığı yeri bilecek.
* Rahmetli Kazım Koyuncu 'Dünyada bir yerdeyim!' derdi... Daha önce tanıyabilseydim keşke. Muhteşem bir adamdı. Zamanında gereken ilgiyi göstermemişim. Bir şeyler anlatmaya çalışmış, anlamamışım. Allah'ın makamında farklı yerde olur inşallah. Keşke yaşasaydı, duygularından istifade edilseydi.
* Siz daha önce hafızlık da yaptınız değil mi? Babam dedi, hafızlık da yaptım. İstanbul'a gelişim çocukluğuma rastlar. Okumam lazım diye düşündüm sonra. Rahmetli kardeşimle kasabaya indik. İzmit'te makine teknisyenliği okudum. Sonra sanat aşkımız ağır bastı İstanbul'a geldik.
* Rahmetli Hilmi Topaloğlu sizden önce geldi İstanbul'a... O benden önce İstanbul'a geldi, ben ondan önce İzmit'e gelmiştim. Enteresan bir konumda geldi. Sonra ben onu İstanbul'a almaya geldim ama ben kaldım burada.
* Dünyaca ünlü klavyeci John Lord kadar iyi olduğunuz söyleniyor... Bir sanatçı gerçek sanatçıysa, hissini bir müzik aletinden geçirir ve aktarır. Hislerini bu yolla insanlara anlatmak ister. Klavye ve sazları çalarken duygularımı anlatmaya çalışıyorum.
* Duygu yoğunluğunu aktarıyorsunuz yani... Bunu İsviçreli sanatçılarla, hocalarla da yaşadım burada... Bazen maneviyatın yükseldiği anlarda biz ona 'velvele' deriz, bir deprem olur içinizde. Karşılığını bulduğu anda akmaya başlar içinizden. O anda sallanmak isteriz.
* Sevgi toplumu olduğumuz bunu Mevlana'dan, Yunus'tan taşıdığımız söylenir. Her anlatımlarında bir eğitim, bir üniversite var. Dünyanın çok kapısı var. O kapılardan girebilmen için o anahtar sözcükleri belirlemen gerekir. Okumada eksikliğimiz var, anlamada da egoistiz. Garip bir toplumuz. Bu toplumu seviyorum, orada bağdaşıyorum ama bazı fikirlerde bağdaşmıyorum.
* Nerelerde mesela? İlk dönemlerde bana "Uçuk-kaçık" gibi şeyler söylerlerdi. Üzülüyordum. Size farklı bir şey anlatmaya çalışıyorsam alın bu anahtarı birçok kapı açın.
* Ne anahtarı bu? Müzikteki sol anahtarı. Duyguları açan anahtardır o.
* Sevgi? Bilirsen içinde, bilmezsen ağzında taşırsın. Ama beni ruhani bir şekilde seversen o sevgi sonsuza kadar kalır.
* Bu seçimi nasıl yaparız? Kantarda ölçmek zor. İnsanların yüreklerini göremiyorsun. Sevdiklerini biliyorum insanların beni. Sevmeseler de ben onları seviyorum
* Şu uzaydayım-uzaylıyım meselesi. Sizi hep bununla izledik. Basına hep bu yanı yansıdı. Okay Temiz'e söylediğim şarkıyı dinleyen Amerikalı araştırmacılar benimle görüşmeye geldi. Basın haber yapmadı.
* Sevgi, sevgi, sevgi... Her cümlede en az bir kere geçiyor. Peki aşk? Saygısı olmayan bir aşk ve sevgi aldatılmaya her an hazırdır. Bir aşkın içinde saygı varsa asla aldatmaz.
* Doğa sevgisini de işliyorsunuz. Hatırlayın denize bir gün Beyaz Balina Aydın gelmişti. Bizde biraz kaldı. Onu çok sevmiştik. Biraz kaldı gitti; onu şarkı yapmıştım. E ben sevgimi böyle anlattım. Bir hayvana verdiğim değeri, misafirperverlik açısından ne kadar önemle baktığımı, insanlık açısından anlatmaya çalıştım. İnsanlar bunu neden başka türlü anladılar onu da ben anlamış değilim yani.
* Saçma olan bu söyledikleriniz miymiş acaba? Bizim saçmalarımız vardı tilkiler geldiğinde. Ne kadar saçma varsa iyilikten o kadar kaçma vardır. Doğrulardan kaçma adına saçmalık yapabilirler. Saçma da bir işe yarıyor.