Yaşadığımız her olay üzerimizde etki bırakır... Ancak ders çıkartamadığımızda, bu olaylar sonuçlarıyla birlikte bir travmaya dönüşebilir.
Sorgulama ve soru sorma becerisini elde edemediğimiz için siyasal düzlemde ve güncel yaşamda demokrasiyi yaşayamıyoruz. Böylece ulus olarak sürekli travma ve travma sonrası stres bozukluğu gibi süreçlerden geçmekteyiz. Bu tarihsel bir travmadır. Bu da ulusun gelişimini engeller ve bireyleşmeye izin vermez. Felç olan toplum da kendi kaynaklarını akıllıca kullanamaz.
EĞİTİM ÖNEMLİ Sürekli travma yaşamak değişimlere kapalı olmaktır. Bireyin gelişimini öne alan daha toplumsal yeni bir bakış ve etik bir duruş, bizi travmatik etkilerden kurtarabilir. Farklı zenginlikleri paylaşabilen bir toplum ve gelişmiş aydınlarını ve kaynaklarını heder etmeyen bir ulus, travmaları daha rahat göğüsler. Bu, bütün sosyal grupların toplumda eşit görülmesiyle olur. Bunu sağlamak da ancak eğitimi en yüksek seviyeye getirmekle mümkündür. Öğretici olması gereken bütün trafik kazalarının sonuçlarının trafik kurallarına daha çok uyulmasını sağlaması beklenir. Ama bu konudaki duyarsızlığımız sürmektedir. Bu kazaları yaşayan birçok kişi, kazaların yol açtığı psikolojik sorunlardan ötürü ya duyarsız davranmaya devam ediyor ya da inkara dayanan davranış sergiliyor. Bu tür alışkanlıkların değişime uğraması için bütün bireylerin psikolojik tedaviyi önemseyip benimsemelerini öneriyorum. Sözün kısası, bilinçaltı alt beyinlerin daha çok duyarlı olabilmesi için kişinin kendisi ile buluşması ve iç dünyasını irdelemesi gerekir.
'YA EP YA HİÇ!' Travmalardan sonra ortaya çıkan bazı düşünsel boyutlu çarpıtmalar da sorunların artmasına zemin hazırlamaktadır. Örneğin kişi ciddi bir travma yaşadıysa benzer bir travmayı tekrar yaşama olasılığını her zaman gerekenden daha yüksek görür. Travmalardan sonra kişilerde "Ya hep ya hiç" tarzı düşünceler gelişebilir. Örneğin, travmatik olaydan sonra çaresizlik duygusu onun hiçbir şey yapamayacağı duygu ve düşüncesini kuvvetlendirebilir.