Doğal afetler ya da cinsel saldırılar kişilerde travma yaratır. Ancak kaderci yaklaşımlar yerine tedbir almak elbette en mantıklısıdır.
Travma; çok çeşitli doğal afetler, savaşlar, cinsel ya da fiziksel saldırıya uğrama, çocukluk dönemlerinde yaşanan hastalık ve olumsuz olaylar gibi kişinin tek başına başa çıkmasının mümkün olmadığı ve yeteneğini aşan trajik olay ve olgulardır.
ÇARESİZLİK KİŞİYİ YIPRATIR Travmayı ve etkilerini anlamak için salt birey bazında ele almak ve özellikle psikolojik pencereyi kullanmak gerekir. Bunun yanı sıra travmanın ruhsal boyutunu irdelerken kişi üzerinde bıraktığı kaygıyı, olabilecek kayıpların kişi ve çevresinde yarattığı ağır etkileri de bilmek gerekir. Olay mahalinde bulunup travmatik olan olaya tanıklık etmek, beklenmedik şok ölümler ve tehditler karşısında yaşanan korku ve çaresizlik, kişi psikolojisinde ve ruhsal yapısında yıpranmalara neden olmaktadır.
DEPREME 2 FARKLI YAKLAŞIM Evrimsel olarak insanların bazı korkuları vardır. Köpek balığı, yılan ve örümcek gibi korku yaratan tiplere verilen tepkileri "hazır ve kültürel korkular" olarak tanımlayabiliriz. Tüm kültürlerde olduğu gibi, insanın güven duyduğu en önemli unsur topraktır. Kültürel olarak tanımlayabileceğimiz diğer bir olgu ise 'kıyamet' ile ilintili kendimizce yarattığımız tasarımlarımızdır. Örneğin depremi bir doğa afeti değil de bir kıyamet günü olarak kabul eden kişi, depremi olağan görürken ve sonuçlarına katlanırken; bilimsel bir bakışla bakan birey, doğanın başkalaşım yaşadığını saptar ve böyle bir afetin doğallığını algılamaya çalışır. İşi kaderciliğe bırakarak değil, depreme karşı sağlam önlemler alarak binaya depreme dayanaklı özellikler katarak yapısal sorunlarını çözer.