Geçen yıl, şimdilerde kapalı olan, Zincirlikuyu'daki
EKAV Sanat Merkezi'nde harika bir sergiyi gezmiştik. İsviçre'nin önemli saat markalarından
Maurice Lacroix, tiyatro sanatçılarına verdiği önemi vurgulamak amacıyla,
Okan Bayülgen'in objektifinden '
PUDRA-Zamanın Tozu' projesine imza atmıştı.
Gazetedeki odama geçen gün kocaman ve aynı zamanda
ağır bir paket geldi. İçinden
Maurice Lacroix saatinin iç kısmını andıran kalın kapaklı bir kutuda yer alan
PUDRA Sergisi'nin fotoğrafları çıktı.
Kitap o kadar ihtişamlı ve ağır ki, benim ince kollarım kaldırmakta zorlanıyor. Sayfalar arasında geziniyorum;
siyah beyaz doğal fotoğraflar,
ünlü tiyatro sanatçılarıyla yapılmış söyleşiler ve ortaya çıkmış özlü sözler...
Erol Günaydın'dan, Yıldız Kenter'e, Macide Tanır'dan Haldun Dormen'e, Metin Akpınar'dan Ayla Algan'a o kadar güzel anlatılmış anlar var ki...
Ayla Algan demiş ki:
"Ressam resmini yapıyor, 'bitti' diyor.
Sen fotoğrafını çekiyorsun, yıkıyorsun, asıyorsun, 'bitti' diyorsun.
Şair sözcüğünü arıyor, yazıyor, beyaz kağıtta görüyor ve 'bitti' diyor.
Ben ise sahnede, o anda, oracıkta, herkesin gözü önünde hem üretiyorum, hem de ürettiğimi gösteriyorum."
Gülriz Sururi anlatıyor:
"Her şeye rağmen dünyada başarıdan büyük başarı yoktur ve başarının yolu çok inişli çıkışlıdır. Öyle de olmalıdır zaten. Önemli olan devam etmek, 'yenildim' diye vazgeçmemektir. Böyle davranana da 'başarılı insan' deriz."
Zeliha Berksoy paylaşıyor:
"Gerçek bir artist sahnede ne kadar özgür, ne kadar yaratıcı, ne kadar çılgınsa özel hayatında da bir o kadar konservatif yaşamak zorundadır."
Yıldız Kenter diyor ki:
"Kaç yaşındasın diye sorarsan, 'iki yüz' diyeceğim geliyor, çünkü oynadığım her rolün hayatımı sağlıklı bir biçimde katladığını hissediyorum."