Ağlasam sesimi duyar mısınız satırlarımda? Ne yazsam, nereden başlasam? Sayfalarca tuttuğum notların her birine baktıkça tekrar gülmeye başlıyorum. 'Şarkı Söylemek Lazım' bir başladı, pir başladı gerçekten. Daha ilk bölümden iyi bir reyting alan programın konseptine yarışma demek bir hayli zor olsa da, her bölümün konuşulacağı kesin!
Şimdi gelelim yarışma adı altındaki bir nevi komedi programının ayrıntılarına! Bir kere programda ilk göze çarpan çekişmeler; Ayşe Özyılmazel-Yaşar Gaga, Özdemir Erdoğan-Metin Özülkü, Güler Kazmacı-Zafer Erdaş arasında yaşanıyor.
Müslüm Gürses ve Ümit Besen'in bu yarışmada ne işi var demekten de kendimi alamıyorum! Üstelik bana göre Ümit Besen, hayatının en zor görevini yapmaya çalışıyor. Bu eziyet ne para ne şöhret için çekilmez gerçekten.
Bunun dışında dikkatlerden kaçmayan bir diğer önemli nokta; Özdemir Erdoğan ve Zeynep Talu gibi iki önemli müzik insanının polemik yaratma ve ortalığı karıştırma konusunda gayet başarılı olacaklarının ilk sinyallerini veren Ayşe Özyılmazel ve Yaşar Gaga'nın yanında sönük kalması! Yaşar Gaga'yı yaptığı tek bir albümle hatırlamama rağmen son yıllarını Sezen Aksu'nun menajerliği ile geçirdiğini biliyorum.
KAKAFONİ BİTMEDİ Ayşe Özyılmazel ise her fırsatta ve onlarca kez tekrarladığı gibi gazeteci... (Bu konuya sonra değineceğim) Ancak iki ünlü de müzik ustalarından çok daha fazla fikir beyan etmekten geri durmuyor. Üstelik birbirlerine sürekli muhalefet yaparak da bitmek bilmeyen bir kakafoniye sebep oluyor. (Ki zaten bu tarz yarışmalarda herkesin hep bir ağızdan konuşması izlemeyi zorlaştıran en önemli unsur)
Yarışmacılara gelince, acaba gelmesek mi? Özellikle de hangisinin Esra hangisinin Ceyda olduğunu bile bilmediğim (bilmek için de kendimi zorlamadığım) kız kardeşlere! 'Güzel ve Dahi' adlı dahiyane yarışma ile müşerref olduğumuz iki kız kardeşten pembelisi, aklıselim bir insanı bile çıldırtabilir. 'Pembelisi' diyorum, zira hem Ümit Besen'e hem Zeynep Talu'ya hem de Ayşe Özyılmazel'e yaptığı terbiyesizlikten sonra adını öğrenme isteği duymuyorum. Ve Talu ile Özyılmazel'i sabırları için kutluyorum. Neden mi? Çünkü o pembeli, kendinde her şeyi söyleme hakkını o kadar buluyor ki arka arkaya kurduğu cümlelere sabretmek her babayiğidin harcı değil! Pembeli önce Ümit Besen'e sabır dileyen ve nasıl bu hale düştüğünü soran Zeynep Talu'ya "Siz de çok kibar bir kadın gibi görünüyorsunuz. Nereden geldiniz başımıza?" dedi. Ayşe Özyılmazel'e ise daha ağzını açmaya fırsat bulamadan, "Sizi oraya öyle oturtmuşlar köşe yazarı diye. Sizin için herkes 'Avrupa Yakası'ndaki Selin köşü yazsa öyle olurdu' diyor" şeklinde saldırdı.
EŞEKLİK BAKİ! Bunlar format gereği ise bile ileri gidildi. Özyılmazel, bu iki kardeşi ciddiye almadığını kahkaha atarak belirtti. Ama yine de bence herkes mesleğini başarıyla sürdüren bir insana gereken saygıyı göstermeli. Ekranda olmak herkesle istediğiniz şekilde konuşabileceğiniz anlamına gelmiyor. Allah herkesi zırcahillikten korusun! Hani toplumumuzda 'cahil cesareti' diye bir tabir vardır ya, Esra-Ceyda kardeşler bu tabirin en güzel örnekleri. Bir de ikisi de üstüne basa basa Bilkent Üniversitesi'nde okuduklarının altını çiziyor. İnsan eğitim alsa da, eşeklik baki kalıyor.
Bu arada Leyla Bilginel ve Melike Öcalan'ın özel hayatlarıyla ilgili canlı yayında sıkıştırılması da hiç hoş değildi... Özellikle de polemik yaratmak için bayat ve magazinsel sorular sorarak... Dedim ya bu yarışma çok konuşturur, çok da yazdırır.