Futbolla yatıp kalktığımız şu günlerde Beşiktaş'ın tarihini ilk kadın futbolcularımızdan Zülal Gök'le konuştuk....
BJK Müze Kurulu Başkanı Zülal Gök Türkiye'deki ilk bayan futbol takımı oyuncularından. 17 yaşında girdiği Beşiktaş Kulübü'yle büyümüş Gök. Veteranlarla, mankenlerle yapılan futbol maçları ve voleybol oynadığı dönemlerin tadı hâlâ belleğindeki tazeliğini koruyor.
* Efendim kimden çıktı bayan futbol takımı kurma fikri? 1970'li yıllar. Haluk Hekimoğlu'dur fikir babası. Avrupa görmüş, kültürel anlamda farklı bir beyefendiydi. Atlet bir arkadaşımızla konuşurken, "Avrupa'da var ve bizde niye olmasın?" demişler. Beşiktaş'ta voleybol oynadım, kulübün sekreterliğini yaptım sonra, ateşli bir taraftar oldum.
* Futbol ilginiz nereden geliyor? Voleybol oynuyorum o zaman Beşiktaş'ta ama futbolcu gibi hissediyorum kendimi. Karşıma birini alıyorum, çalım atıyorum, kaleye geçirip şut atıyorum. Bir gün futbol oynamak isteyen, voleybolcu, atlet v.b. bütün kız arkadaşlarımız toplandık.
* Ve karar aldınız... Evet. Ne lazım? Forma. Yaptırıldı. Ne renk olacak? Hepimiz başka takımları tutuyoruz; Milli Takım gibi Kırmızı-Beyaz olalım mı? Olalım. Bir örnek sivil kıyafetler diktirildi; gri pantolon, mavi t-shirt, yakamızda yine amblemimiz.
* Maçlar başlıyor. Finansörünüz kim? Önce Haluk Bey kuruyordu bağlantıları. Otobüsle nereye gidiyorsak orası yarı masrafımızı karşılıyordu.
* Kimlerle maç yapıyordunuz? Bugünün "veteranları" diye adlandırabileceğimiz kişilerle. O yörenin hakimi, savcısı... Tribünlerde bu insanların aileleri var. Hemşirelik Okulu, Kız Yatılı Okulu... O okulların takımı kuruluyordu, maç yapıyorduk.
* Futbol takımları mı bunlar? Sadece futbol değil. Önce basketbol oynuyorduk sonra voleybol maçı yapıyor, sonra biz aramızda futbol maçları yapıyorduk. Her şey özendirmeye yönelikti.
* Üst üste bu kadar maç... 20 kız varız ve kimimiz basket, kimimiz voleybol oynuyoruz. Ama ben hepsinde oynuyordum.
* Nedir böyle? Sporu seviyordum. Babam Ankara Yapı Sanat Enstitüsü mezunu iyi bir usta. Shell ve Azot'ta çalıştı. İncirli Havaalanı'nın inşaatında da bulunmuş. Yabancı firmalarla çalışmış. Biz Kütahya'dan geldik İstanbul'a. Bir süre İzmir'de bulunduk. Çok açık kafalı bir adamdı.
* O da futbolu sever miydi? Sevmez mi? Beşiktaş'ı izlemek için Eskişehir'e, Ankara'ya maçlara giderdik. Ben ve kardeşim Beşiktaş forması giyebilmek için yanıp tutuşuyoruz. Ben voleybol takımında oynayacağım, erkek kardeşim de genç futbol takımında. Tartıştık, konuştuk babamla.
* Ailede demokrasi var yani. Babam o dönemde bugünün modern anlayışına sahip bir insandı. Bir de ne istiyoruz ki; spor yapmak. Buna karşı çıkılır mı?
* Beşiktaş'la tanışmanız voleybol sayesinde mi oldu? O zaman bir kulüp müdürü var, muhasebeci var, bir de evrak getirip götüren bir arkadaşımız var. Bir de neredeyse 100 yıllık kapıcımız Ahmet Çangal var, Akaretler'deki eski binadayız. Sabah idmanı izliyorum, kulübe dönüp toz alıyorum, lisans yazıyorum, çay yapıyorum gelenlere. Aile ortamı gibiydi Beşiktaş kulübü.
* Spor ne oluyor? Basketle başladım. Baktım iyiler. Yedek kalmak istemiyorum. Voleybola geçtim.
* Çalışmaları nerede yapıyordunuz? Fatih İtfaiye Salonu'nda, Kabataş'ta, Nişantaşı'nda. Ama kulüp öyle sıkıntılıydı ki bazılarımızın ayakkabısı olmuyordu ayağında.
* Parayı nereden buluyorsunuz? Biri çıkıyor sevgiyle işi üstlenecek. Dayanışma var. Kimse kulüpten almıyor; veriyor. Kemal abimiz; bizi minibüs tutar maçlara götürürdü. Takımın formaları hepimizde ayrı modeldi. Beşiktaş armamız sadece ortak. Beyaz bir forma...
* Nasıl bir futbolcuydunuz siz? Rize'de 2 penaltı attığım bir maçtan sonra oranın ileri gelenlerinden biri maçtan sonra bana erkek futbolculardan bile daha iyi olduğumu söylemişti.
* Sadece veteranlarla mı maçlar yapıyordunuz? O zamanlar kimim bulduysak Mankenlerle bile maç yaptık. Şenlik gibi olurdu mesela jübile maçları. Fenerbahçeli Selim Soydan'ın jübile maçı öncesi oynamıştık onlarla. 10 gol atmıştık, 6'sı benimdi.