Muhteşem bir "askeri imparatorluk" olan Osmanlı İmaparatorluğu'nun bakiyesi olarak, askeri ve aydın kadroları liderliğinde milli cesaret ve dayanışma ile kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti'nde, bugün bilerek ve planlı bir şekilde yaratılmış kaos ortamında, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "hedefe" oturtulmuş olması, bir yönüyle "anlaşılabilir" iken, bir yönüyle de "beyhude ve mantıksız" kaçmaktadır. TSK'ya yönelen psikolojik saldırılar "anlaşılabilir"dir çünkü, Batı dünyasının küresel güçlerinin Türkiye'yi daha da etkisiz hale getirebilmesi için TSK'yı yıpratmaktan başka yolu yoktur ve olamaz.
***
Demokratik söylemlere dayandırılarak süslenen, askeri darbelere karşı imiş havası ile sürdürülen anti-TSK stratejisinin yönlendiricilerinin arka planında AB, İngiltere ve 'neo-con'cu Amerikalılar'ın bulunması, Osmanlı'yı ortadan kaldırmak için yürütülmüş ve başarıya ulaşmış 150 yıllık emperyal planın devam ettirildiğini apaçık göstermektedir. Ne var ki "lahika savaşları" biçiminde sürmekte olan küresel plan aynı zamanda beyhude ve mantıksızdır. Neden?
***
Siz ne kadar "samimi demokrat" olursanız olun, bizcileyin ne kadar hukukun üstünlüğünü, bireysel hak ve özgürlükleri ve dahi tekmil kurumları ile demokrasiyi savunuyor olursanız olun, şu gerçekliği kabul etmeden bir yere varamazsınız. Doğu Akdeniz, güneydoğu Avrupa, Balkanlar ve Ortadoğu'da muhteşem bir ahenk ile 600 yıl hüküm sürmüş Osmanlı İmparatorluğu nasıl "askeri bir imparatorluk" idi ise, tamamen Osmanlı bakiyesi olan ve genlerinde aynı şifreleri taşıyan Türkiye Cumhuriyeti de "varlığını" ve "bekasını" Türk Silahlı Kuvvetleri'nin beynine ve yüreğine teslim etmiş bir devlettir. Henüz yerkürede "silahsız ve askersiz" bir çağa geçilememiş olması bakımından da bu "de facto" böyledir.
***
İşte bu yüzden "lahika" çabaları beyhude ve mantıksızdır. Pentagon'un trilyon dolarlara varan askeri ve teknolojik yatırım yapmaya devam ettiği bir dünyada, TSK'ya karşı "demokratik" görünümlü psikolojik harp yürütmek Türkiye'nin yutacağı bir hap olamaz. Keşke, gazete sütunlarına sızdırılan haberler, yalnızca "gazetecilik refleksi"nden ibaret ve samimi bir habercilik çabası olabilseydi!