Futbol 90 dakika mı? 1954 yılında Almanya dünya şampyonu olduğunda o zaman antrenör Seppherberger şunları söylemişti. "Top yuvarlak. Maç 90 dakika, gerisi tefarruattır" demişti. Dün akşamki maçı Viyana'da stattan canlı izledim. 90 dakika yaşlılar takımı futbol oynadı. "Futbol oynadı" derken kastım, 22 tane adamın bir topun peşinde koşmasıydı. Halbuki bunlar koşmadı, yürüdüler. Hiç bu kadar can sıkıcı bu kadar kötü bir maç izlememiştim. Futbolcular sanki futbola yaptıkları işe küsmüşlerdi. 2 gün önce Takvim'de Hırvatistan'ın iyi bir takım olmadığını söylemiştim. Bizim takımımızı Fatih Terim sahaya doğru çıkarmıştı. Ama, takımımız istenen futbol oynamadı. Turnuvalarda iyi futbol değil netice önemlidir. Hedefe iki maç kaldı. Alman Milli Takımı'nın oynadığı futbol hiçbir zaman eski Alman futbolu değil. Disiplinden kopmadan oynuyorlar. Basel'de Almanya'yı Milli Takımımız yenecek güçtedir. Yeter ki futbolcular arzulu olsunlar. Eğer futbolcularımız iştahlı olursa, bu büyük neticeden daha büyük bir zafer daha elde eder. Avrupa'da yarı final için futbolun koşarak oynandığını hatırlatmak gerekir. Bu kötü Hırvatlar, Almanlar'ı koşarak yenmişti. Biz de o mücadeleyi gösterip, çabuk oynarsak Almanlar'ı Basel'den Viyana'yı görmeden göndeririz. Futbol netice oyunu... 118 dakika sıkıcıydı... Son 2 dakika ise 118 saate bedeldi. Rüştü'nün dünyanın en iyi kalecisi olduğunu yıllardır söylüyordum. Telaşa kapılmadan, sukunetini penaltı atan futbolculara da tesir ettirdi. Maçın kahramanı Viyana Panteri, Viyana Fatihi Rüştü Reçber'dir.